6 Ekim’den bu yana yaşananlar Türk bayrağını indiren teröristlere çocuk muamelesi yapan, AKP iktidarının eseridir


İçeride ve dışarıda terör örgütlerine teslim olmuş, başka ülkelerin yaptığı dinleme kayıtlarıyla eli kolu bağlanmış, iç ve dış politikada esir alınmış AKP hükümetinin Türkiye’yi getirdiği nokta hiç de iç açıcı değildir. Bugün yaşananlar, AKP hükümetinin bugüne kadar içeride ve dışarıda attığı yanlış adımların bir sonucudur. Ülkeyi içeride çözüm süreci adı altında etnik teröre teslim etmesi, dışarıda ise sıfır sorun diye yola çıkıp, başka ülkelerin iç meselelerine dahil olması, mezhepsel çatışmaların tarafıymış gibi tavır takınması, Türkiye’yi tarihinin en zor süreçlerinden birine sokmuştur.
Başbakan Davutoğlu’nun mimarı olduğu dış politika anlayışı Türkiye’yi dışarıda terör örgütleriyle muhatap ve sınır komşusu haline getirmiştir. Bu yanlış politika aynı zamanda “bir iç güvenlik sorunu” halini almıştır. İçeride terör örgütüyle girişilen ucu açık bu sürecin, dışarıdaki mezhepsel çatışmalara taraf olan bu politikanın Türkiye’ye bir fayda sağlamadığı, hatta zarar verdiği açıkça görülmüştür. Ülke güvenliğini ve huzurunu tehdit eden bu yanlış adımlardan bir an önce vazgeçilmelidir. Başbakan ve hükümeti iş işten geçmeden, terör örgütlerini değil, milleti muhatap alan bir duruş, bir politika sergilemelidir.
Son onbeş gün içinde yaşadıklarımızla bu somut gerçeklik daha da belirginleşmiştir. Ülkeyi yönetemeyen, aciz bir hükümet söz konusudur. Basiretsiz bir iktidar söz konusudur. İktidar zaafiyeti ulusal güvenliğimizi tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. Ülkede güvenlik kaygısı had safhadadır. Toplum adeta bir barut fıçısına dönüştürülmüştür. Ülkeyi bu hale getirenler ise hesap vermek yerine ucuz siyasi polemikler yaparak, hamasetle, başkalarını suçlayarak işi geçiştirme derdindedirler.
KOBANİ olayları bahane edilerek HDP PKK’nın gerçekleştirdiği eylemler sonrası görülmüştür ki bunlar Kürt kökenli vatandaşlarımıza düşman yapılanmalardır. PKK’ya uluslararası arenada meşruiyet kazandırmak amacıyla KOBANİ bahane edilerek Kürt kökenli vatandaşlarımız kullanılmıştır. Bu eylemlerle PKK Kürt kökenli vatandaşlarımızı kutuplaştırarak marjinalize etmek kriminalize etmek istemiştir. Bu olaylar yalnız Doğu ve Güneydoğu da değil Batı’da yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın huzursuz, tedirgin olmasına da yol açmış, ülkede kaos ve kargaşa yaratmak isteyenlerin, milletimizi birbirine düşürmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyi amaçlamıştır. Bu olaylar sırasında MHP’nin gösterdiği tavır ise MHP’nin bu ülkenin sigortası olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kardeş kavgasına, bu ülkenin bölünüp parçalanmasına geçit vermeyecek yegane oluşumun MHP ve Milliyetçi kadrolar olduğu görülmüştür. MHP kültürel entergasyonun, milli bütünlüğün tek garantisi olduğunu duruşuyla, söylemiyle göstermiştir.
KOBANİ BAHANESİYLE çıkarılan olaylara dönecek olursak; 6 Ekimden bu yana başta doğu ve güneydoğu olmak üzere yaşanan olaylar başbakanın, cumhurbaşkanının ve AKP hükümeti üyelerinin söylediği şekliyle “eşkıyalık, Vandalizm, şiddet” olarak nitelendirilip geçiştirilemez. Davutoğlu ve hükümeti süreç uğruna Sırf ‘terör örgütü PKK’ dememek için başka kavramlara sığınmaktadır. Görünen o ki, Çözüm Süreci adına PKK’ya tavizler verilerek, tavizler terörü terör tavizi doğurmakta “Terör -taviz sarmalıyla “ Türkiye’yinin geleceği, birliği bütünlüğü ateşe atılmaktadır.
Her şeyden önce 4 gün boyunca yaşanan bu olayların adını koyalım: 212 okul binası, 67 emniyet binası, 25 kaymakamlık binası, 29 parti binası, çocuk yuvaları, Kızılay kan merkezleri, belediye binalarının aralarında olduğu 780 bina, bütün toplam olarak da bin 113 bina yakılmış veya tahrip edilmesi, ambulans aracı dahil bin 177 araç kullanılamaz hale getirilmesi, 39 kişinin ölmesi, 2 emniyet mensubumuzun şehit edilmesi bal gibi “Terör”dür. Hem de bölücü terör örgütü PKK tarafından planlı bir şekilde organize edilmiş terör olaylarıdır. Teröristbaşı Öcalan’ın hükümeti 15 Ekim’e kadar adım atmazsanız tehditiyle ve talimatıyla gerçekleştirilmiştir. Olayın faili hükümetin iddia ettiği gibi, üç beş eşkıya, kendini bilmez değildir. Fail malumdur. Fail PKK terör örgütüdür.
Örgüt çözüm sürecinden yüz bularak şehirlere inmiş ve şehirleri terörize ederek, siyasi iradenin açtığı alanı doldurmak suretiyle Türkiye gündemini esir almıştır. KOBANİ bahanesiyle kendi özerklik gündemini, taleplerini Türkiye’ye dayatmış, adeta bir güç denemesi yapmıştır. AKP hükümetinin, Erdoğan’ın “Yeni Türkiye”sinde devlet kamu kurumlarını bile koruyamamıştır.
Ülke yangın yerine çevrildiği günlerde, ortalıkta ne içişleri bakanı görünmüş, ne başbakan görünmüş, olaylarla ilgili ilk açıklamayı Hayvancılıktan sorumlu Bakan yapmıştır. Böyle bir hükümetin terörle mücadele diye bir derdi olabilir mi? Sizin terörle mücadele anlayışınızı seveyim? Terörle mücadele koordinatörlüğü Hayvancılık bakanlığına verildi de haberimiz mi yok? Bu hükümetin ne yaptığını bilen var mı? AKP’nin Yeni Türkiye’si.
Çözüm süreci bahanesiyle güvenlik güçlerimize operasyon yapmasına engel olunmuş, terör örgütü şehirlerde palazlanmış ve bu noktaya gelmiştir. KCK operasyonlarıyla büyük darbe alan ve Çözüm sürecinden önce eylem yapamaz hale gelen terör örgütü bugün ülkeyi savaş alanına dönüştürebilme kabiliyetine ulaşmıştır.
Bu manzara Türk bayrağını indiren teröristlere çocuk muamelesi yapan, AKP iktidarının eseridir. Bu manzara, kafa kesen İŞİD’e “bir avuç öfkeli, canı sıkılan insan” muamelesi yapan AKP iktidarının eseridir.
Bugün PKK/KCK tarihindeki en güçlü dönemine sözde çözüm süreci sayesinde ulaşmıştır. Sözde çözüm sürecinden cesaret almamış olsalardı bunlar 37 ilimizde böylesine bir kalkışmaya girişebilirler miydi? Bu sözde çözüm süreci döneminde, PKK’nın emriyle içişleri bakanları görevden alınmış, terör baronlarına kurban edilmiştir. Bu sözde çözüm süreci döneminde Öcalan’ın talimatıyla AKP iktidarı marifetiyle mecliste komisyonlar kurulmuş, PKK meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
AKP hükümeti, başbakan Davutoğlu ve cumhurbaşkanı dört gün boyunca yakıp yıkanlar, kurşun sıkanlar için “Ajan provokatörler, casuslar sahnede” diye demeçler vermektedirler. Peki onlar sahnede de ‘Devlet nerede?’ Bu acziyet niye?
Bu bahaneleri üretenlere Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun HÜKÜM şiirini hatırlatmak isterim:
Dedem Korkut der ki: “Evet:
Vardır düğün, dernek davet.
Fakat Oğuzlarda Devlet
Olmaz dedi-kodu ile.
“Pis sularla kir arınmaz;
Sisli günde yol görünmez.
Düşman üstüne yürünmez
Casus ile cadı ile”.
“Er odur ki: Ün salası;
Kına girmeye palası.
Oğul hey! Bozkurt balası Büyütülmez dadı ile.
Evet hükümet hala dedikoduyla devlet yönetmeye kalkıyor, millete “casus, cadı, ajan provakatör ” hikayeleri anlatıyor.
Davutoğlu, hükümet olduğunu, başbakan olduğunu hatırlamalıdır. Hükümet bir an önce onu bunu bırakmalı Niye meydanı bölücülere, hainlere bıraktı millete bunu izah etmelidir. Niye meydanı terör örgütüne bıraktınız? Örgüt, sokağı bu kadar kısa sürede nasıl teslim aldı? PKK terör örgütü bu noktaya nasıl geldi? Vatandaş bu soruların cevabını bekliyor. Terör örgütü bir anda 37 ilde başkaldırıya girişiyor, yakıp yıkıyor, kurşun sıkıyor, kepenk kapattırıyor, peki devlet ne yapıyor? Devlet neden hazırlıksız yakalandı? PKK’dan böyle eylemler beklenmiyor muydu?
Aylardır bölgeden gelen haberler işaret fişeği değil miydi? Yakılan okullar, kesilen yollar, indirilen bayrak, dikilen heykel bunun habercisi değil miydi? Bunlar olurken sen uyuyormuydun ey başbakan, ey içişleri bakanı? Olaylarda yargı paketleriyle salıverilen KCK üyelerinin yönlendirici olduğu, sevk ve idare ettiği ortaya çıkmadı mı?
Bugün “Dünyayı başlarına yıkarız” diye demeçler veren Arınç, düne kadar bu teröristler için “KCK üyeleri mutlaka dışarı çıkmalı” dememiş miydi? Evet, bu olayların başlıca sorumlusu “KCK üyeleri mutlaka dışarı çıkmalı” diyenlerdir. Bu olayın başlıca sorumluları “teröristlerle müzakere masaları kuranlar”dır. Teröriste aktivist diyenler, teröristbaşını Kürtlerin temsilcisi konumuna getirenlerdir.
Dün çıkmış Davutoğlu “Çözüm sürecinde bazı çevreleri muhatap almamız onların Kürt halkının, Kürt kökenli vatandaşlarımızın yegane temsilcisi olduğu anlamına gelmez.” Demektedir. Yıkımdan sorumlu başbakan yardımcın “Beğenseniz de beğenmeseniz de Öcalan Kürtlerin lideridir” demedi mi?
Hem teröristbaşını muhatap kabul et, siyasi aktör haline getir sonra da çık günü kurtarmak için bunları söyle. Size kim inanır?
AKP hükümeti milletin aklıyla resmen alay ediyor. Hatta öyle ki AKP hükümetinin, Reşadiye’deki PKK saldırılarını Ergenekon’a bağlayarak PKK’yı koruma refleksi, Bingöl saldırısında da devam etmektedir. Buradaki olayı da PKK’ya değil Paralel yapı dedikleri şeye bağlamaya kalkmaktadırlar. AKP hükümeti PKK’yı koruma kollamakla mı mezun hissediyor kendini? Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin önündeki birincil tehdit PKK Terör örgütüdür. Bu örgüt tepelenmeden Türkiye’nin ulusal güvenliği muhafaza edilemez.