Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Aslında biraz önce bir Bakan konuştu, yıkımdan sorumlu bir Bakan.
Evet, sadece bakmış, ne görüyor ne duyuyor. Çünkü bu konuşmayı yapan, açılımla ilgili de geldi, konuştu “Aç, aç.” dedik, bir türlü açamadı. Şimdi, bu Bakan buraya gelmiş, konuşuyor. Ne konuştu? (MHP sıralarından “Boş, boş.” sesleri) Çözüm ne? (MHP sıralarından “Boş.” sesleri) “Barış” dediğin ne? Hiçbir bilgi vermiyor.
Ey sevgili AKP’ye oy veren değerli kardeşlerim, işte bunlar “çözüm” ve “barış” sözcüğünü bir kılıf olarak kullanıyorlar ve teslimiyet için bir araç olarak kullanıyorlar.
Yok, “Çözüm nedir?” diye soruyoruz, cevap vermiyor. “Barışı kiminle yapacaksın?” diye soruyoruz, cevap vermiyor. (MHP sıralarından “Kaçıyor, kaçıyor.” sesleri) Bilmiyor. Bir de “Milleti aldatmıyoruz.” diyor. Sen milletvekillerini aldatıyorsun. Çık, şurada, Oslo’da, İmralı’da ne konuşuldu mertçe millete anlat.
Ama bakıyoruz, maalesef, Sayın Bakan konuştu konuştu, ne söyledi? Ey milletvekilleri, çözüm neymiş? Neymiş? Var mı?
Bak, cevap yok, içi boş. Çünkü, bunlar minareyi çalmışlar, kılıfını hazırlıyorlar.
Değerli vatandaşlarım, ey milletim; bakın, bir devleti yönetmek için şu mezunu bu mezunu olmak, şunlar bunlar değil ama her şeyden önce şuna bakarsınız: Liyakat. Bu liyakatin -Ömer Seyfettin’in meşhur hikâyesinde de vardır- olup olmadığını öğrenmek için de acziyet içerisinde olup olmadığına bakarsın. !
Bugün, maalesef, PKK’yı muhatap alacak kadar acze düşmüş bir irade var. Liyakat onun için yok sizde.
Maalesef, PKK terör örgütünün istek ve arzularını meşrulaştırıyorsunuz ve bu süreç içerisinde muhatap aldığınız PKK ve İmralı görüşmelerine teşekkür ediyorum. AKP’ye oy veren her 2 vatandaştan 1’i “Bu ne rezalettir?” diyor, bu Habur’daki rezaletin aynısını tekrar ettirdiniz diye isyan ediyor. Destek sadece yüzde 24’tür. Her 2 AKP’liden 1’i İmralı’nın muhatap alınmasına karşı çıkmaktadır. Değerli milletvekilleri, eğer öyle olsaydı araya tampon koyarlar mıydı? Akil adamları koyarlar mıydı? Araya Meclisi tampon olarak koyarlar mıydı? Hayır. Abbas zorda, Tarzan zorda, millet uyandı.
Bu PKK projesini millete hazmettirmek istiyorlar, işin özü budur.
Değerli milletvekilleri, herkes elini vicdanına koysun. Öyle bir noktaya geldik ki buna başka partileri dahi bulaştırmak için her türlü yolu kullanıyorsunuz. Ya, biraz mert olun, evet, mert olun. Çıkın, deyin ki: “Ben İmralı’da mutabakata vardım. İmralı dedi ki: ‘Komisyon kurulsun.’ Emrim üzerine.” dedim. Bu irade sizin iradeniz değil. Değerli milletvekilleri, size oy veren insanların da iradesi değil. Samimiyetle söylüyorum, elimi vicdanıma koyarak söylüyorum çünkü haksızlık yapmaktan teeddüp ederim, haksızlık olmaz ama tablo bu.
Bakın, geldiğimiz bu noktada, değerli arkadaşlarım, hepimiz yemin ettik. Bir, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerek başladım.
Bakın, değerli arkadaşlarım, ama bugün ne hazindir ki ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden, bu milletin Türk milleti egemenliğini kullanan milletvekillerinin, Türk milleti ismini çıkartmak isteyen, cumhuriyet lafzını, ismini kamu kurumlarından silmek isteyen…
Anayasa’mızı silah zoruyla değiştirmek için millet iradesini silahla teslim almak isteyen bölücü terör örgütünün meşrulaştırılması amacı taşıyan bir komisyonun kurulması üzerine konuşuyoruz. Nereden nereye geldik.
Bakın, değerli milletvekilleri, bir gün oldu bu kürsüde de söylendi, daha önce de söylendi “PKK terör örgütüyle görüştüğümüzü ispat etmeyen şerefsizdir, alçaktır.” denildi. “Biz, terör örgütü lideriyle, terör örgütüyle görüşecek kadar alçak ve namussuzlardan değiliz.” diye söylediler.
Ey sevgili AKP’ye oy veren değerli kardeşlerim…
Ama bugün, PKK’nın istediği, bebek katilinin istediği önerge Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sizin iradenizi kullananların imzasıyla geliyor, isyanımız bunadır. Size gelip söylediler mi? “Biz, PKK’nın isteği üzerine bir komisyon kuracağız.” dediler mi? “Yeni cumhuriyet kuracağız, rejim değişikliği yapacağız” diye gelip söylediler mi? İşte, bugün geldiğimiz bu noktada şunu söylemek istiyorum: Nereden nereye geldik! Bu utanç bile, değerli kardeşlerim, geldiğimiz bu tablo bile… Şeref ve haysiyet kürsüde bırakılıp gidilecek konular değildir. Şerefle bitirilmesi gereken en önemli görev hayattır. Şeref ve hayat beraber, birlikte gider. (MHP sıralarından alkışlar) Onun için, bunları, şeref ve haysiyet, namus, alçaklık ifadelerini kullananların bugün bu noktaya gelmesini sorguluyoruz. Kime mecbur? Neden mecbur? Niye mahkûm? Bunu sorguluyoruz.
Onun için, terör örgütünü muhatap almak, namus ve şeref sözü verdiğimiz, ant içtiğimiz hukuk devletine, ant içtiğimiz hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Biz, bu namus ve şeref üzerine yemin ettiğimiz hukuk devletini korumaya kararlıyız.
PKK terör örgütüyle müzakere etmek, şehitlerimizin ve gazilerimizin edebinden nasip almamaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak şehitlerimizin, gazilerimizin, şehit ailelerimizin edebini burada temsil etmeye, PKK’ya teslim olan iradeye de haddini bildirmeye kararlı olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Boşuna bağırmayın, grup başkan vekillerinden size sıra gelmez Terör örgütüyle müzakere etmeyi “Şeytanla bile görüşürüm.” diyerek şeytanın mesajlarını bu araştırma komisyonu aracılığıyla millet iradesine dönüştürmek isteyenlere haddini bildirmek için biz buradayız, haddini bildirmek için. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Onun için, bu bir oyun, bu bir tuzak. Değerli kardeşlerim, bu oyuna ve bu tuzağa kanmayın. Baldıran zehrinden bahsedenler, kefenden bahsedenler, bugün bu milletin huzuruna çıkıp gerçekleri sizlerle paylaşmadılar.
Bugün geldiğimiz bu noktada, gerçekten bu önerge, aslında, maalesef Türk milletinin iradesini kullanan AKP’den imza veren arkadaşların iradesini terör örgütüne teslim ettiğini ortaya koymaktadır.
Pazarlık etmediğini ifade eden Başbakan, Öcalan’ın taleplerini yerine getirmek için daha önce attığı akil adamlar önerisine -“AK’giller” diyoruz buna- şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisini devreye sokmak suretiyle yeni adımları ekliyor.
Evet, bu milletin cumhuriyetine, bu milletin millî kimliğine, millî mücadelesine, hukuk devletine Oslo’da, İmralı’da darbe planları hazırlandı. Evet, siz, PKK’yla birlikte Türk milletine darbe planı yaptınız, şimdi PKK’yla Türk milletini korkutuyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
Eğer bu çözüm olmazsa terör devam eder.” diyor. Bakın, Ahmet Davutoğlu diyor ki: Parantezi açtık, kapatmazsak Türkiye lime lime olur.” Sana kim dedi o parantezi aç! Türkiye’yi bölünecek sürece götürecek parantezi açıyorsunuz ve Türkiye’nin bölünme sürecini millete hazmettiriyorsunuz.
Evet, bugün PKK tehdidiyle AKP’nin iradesi -imza koyan değerli kardeşlerim- buna teslim olmuş olabilir ama oy veren insanların iradesini bu PKK’nın istek ve taleplerine teslim etmeyin. Benim bir milletvekili olarak sizden talebim budur çünkü siz, Türk milletini temsil ediyorsunuz, bir partiyi temsil etmiyorsunuz.
O bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi darbelere karşı dik durmuş bir iradenin, PKK darbesi karşısında araştırma komisyonu kurması kadar zül olabilir mi? Ne kadar utanç verici!
Değerli milletvekilleri, 511 milletvekiliyle, 2007 yılında, terör örgütünü bertaraf etmek amacıyla buradan sınır ötesi operasyon yetkisi verdik, “PKK’yı bertaraf edin.” diye verdik hep beraber değil mi? Ama bugün, PKK taraf hâline dönüştürülüyor ve bu da Meclise onaylatılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu bile Meclis iradesine aykırı olduğunu ortaya koyuyor. Evet, bertaraf edilmesi gereken PKK’yı siz taraf hâline dönüştürdünüz, tablo bu, muhatap hâline dönüştürdünüz. Sizin artık yol arkadaşınız PKK, düşmanınız MHP oldu; sizin arkadaşlarınız bölücüler, düşmanınız milliyetçilik oldu. Siz, iradenizi PKK terör örgütüne ABD’nin dayatmasıyla teslim ettiniz.
Bu bakımdan, AKP’ye oy veren değerli kardeşlerimi tenzih ediyorum, onların iradesi teslim alınamayacaktır.
İradeyi teslim edenler, bugün bu kalemlerle bu imzaları atanlardır. Bugün geldiğimiz bu noktada, komisyon kurulması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sürece dâhil edilmesi, meşruiyet kazanması talebi, PKK’nın Kandil ve İmralı kadrolarının talebidir değerli milletvekilleri. Bebek katilinin, Parlamentoyu, tarihî misyonuna daveti, bugün AKP iradesiyle gerçekleşmektedir. Talep, İmralı’dandır. Bu önergenin altında İmralı canisinin parafı vardır, bu parafla gelmiştir.
Bakın, değerli arkadaşlarım, 21 Mart 2013, Hollanda dönüşünde Başbakan şunu söylüyor, diyor ki: “Meclisi sürece dâhil ederek PKK’nın muhataplık seviyesini yükseltmek ve meşruiyet kazandırmak istiyorlar, örgüte meşruiyet kazandırmak gayreti içindeler ama bu meşruiyet olmayacak.” Yahu, bir sözün namusu ve şerefi olmaz mı?
Kutlu Doğum Haftası’nı kutlayacağız. “İnsan onuru” diyoruz, bu dilin onuru yok mudur yahu? Bu dilin onuru yok mudur ya? Bu onuru korumak herkese düşmez mi? “PKK terör örgütünün meşrulaştırılması için komisyon kurulması isteniyor.” diyen Başbakan, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine, grup başkan vekillerinin imzasıyla, PKK’nın istediği meşruiyeti kazandırmak için “Komisyon kurulsun.” diyor. 12’sinde bekliyorum, Kutlu Doğum Haftası’na bekliyorum.” Bir insanın onurunu, şeref ve haysiyetini korumak, her şeyden önce, bu onuru, şeref ve haysiyeti temsil eden eşrefimahluk olan insana düşer.
Evet, bugün geldiğimiz bu noktada araştırma komisyonu bir modalitedir. Bakın, aynı şeyi Başbakan Yardımcısı Oslo’da yaptı. (MHP sıralarından “Kaçtı.” sesleri) Kaçtı.
Oslo’da yaptı. Oslo’da ne yaptılar biliyor musunuz? Görüşmelerde bakın diyor ki: “Biz sizle, PKK’yla görüşüyoruz ama bunu meşrulaştırmak için bir modalite icat ettik.” Bu modalite de İçişleri Bakanının, partileri, görüşerek açılım sürecine dâhil etme modalitesiydi. Utanmadan, sıkılmadan, PKK terör örgütü aracılığıyla, “Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bu partileri açılım sürecine nasıl dâhil edebiliriz?” diye planlar kurdunuz. Bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen bu araştırma komisyonu talebi, PKK’yla yani İmralı’yla Başbakanlık Konutu’nun mutabakata vardığıdır.
Amaç, bir modalite uyduralım. Yoksa bir parti “Benim niye araştırma önergemi kullanıyorsun?” diye isyan etmesine rağmen bu kadar ısrar ederler miydi? Hayır, amaçları, bu sürece herkesi dâhil etmek. Ya, madem öyle desteğiniz var, niye dâhil etmek istiyorsunuz? Hani kefen giymiştiniz, hani baldıran zehri içecektiniz? Niye akil adamlara içiriyorsunuz önce? E, siz için. Niye Meclise içiriyorsunuz? İçecekseniz siz için.
O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada şu komisyonu, değerli arkadaşlarım, kurmak için iş birliği içinde olduğu siyaset anlayışı… Bakın, Sayın Erdoğan ne diyor: “Bazı yazarlar ağız birliği yapmışlar, ‘BDP’ye karşı çok sert.’ diye yazıp çiziyorlar. Ben polis katillerine mi müsamaha göstereceğim? Çocukların, kadınların öldüğü arabaya saldıranlara mı müsamaha edeceğim? 13-14 yaşındaki çocukların yüzlerini yakanlara mı müsaade edeceğim?” Bunu kim söylemiş? Şimdi ne yapıyor? PKK’yı muhatap alıyor.
Eli kanlı teröristle kucaklaşan, siyaset yapmakla, hizmet vermekle işi olmayanlar parti tabelalarını söküp yerlerine İmralı’ya veya Kandil’e mecburi istikamet gösteren trafik levhaları koysunlar. Ya, sen trafik levhasını koydun, grubunu İmralı’ya, Kandil’e tek yön olarak dönüştürüyorsun. Kuran sensin. (MHP sıralarından alkışlar) “Demokratik rejimde buna ne kadar tahammül edilebilir? İradelerini terör örgütüne kaptırmışlar. Bunlar emirleri dağdan alıyor, buna eyvallah edemeyiz, edenle de kimse kusura bakmasın beraber yürüyemeyiz.” diyor. Şimdi kim kiminle yürüyor? Kim kiminle? Değerli milletvekilleri, kim kiminle yürüyor?
Değerli arkadaşlarım, evet, PKK’ya meşruiyet kazandıracağını söylediği komisyon kurulma iradesi bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip sizin parmaklarınızla onaylanmak istiyorsa, değerli kardeşlerim, bu tuzağa düşmeyelim çünkü siz tuzağa düştüğünüz zaman milletimiz ve devletimiz de tuzağa düşer. O bakımdan, bu endişelerimizi sizinle paylaşıyoruz. Evet, geldiğimiz bu noktada, geldikleri zaman bitmiş bir terör örgütünün bugün “Siyasi çözüm olmazsa terör bitmez.” diye bir kapasiteye ve cesarete ulaştığı bir dönemi yaşadık.
Bakın, 18 Kasım 1998’de Abdullah Gül diyor ki: “Terör örgütü perişan, darmadağın. Teşekkür ediyorum polislere, askerlere, şehitlerimize, gazilerimize. Aman, ne olursun, perişan hâle gelmiş terör örgütü liderinin, onun başının siyasi bir lider hâline gelmesine de kesinlikle fırsat vermemek lazım.”
Elinizi vicdanınızı koyun, şimdi terör örgütünü muhatap aldınız ve İmralı canisini politik bir lider konumuna düşürdünüz.
Bakın, Abdullah Gül 17 Ekim 98’de ne diyor? Diyor ki: En ciddi meselesi bölücülüktü, bugün bir meseleleri yok. Diyor ki: “Önce lojistik ve politik destekleri kesmek lazım. Lojistik destek Irak’ın kuzeyinden geliyor, kesmek lazım.” Ne yaptınız siz? Ne yaptınız? Yan gelip yattınız değil mi! Politik destekler… Diyor ki: “Özellikle NATO üyesi müttefiklerin, özellikle bu konuda politik açılımlar getiren bu ülkelere hadlerini bildirmeliyiz.” Siz ne yapıyorsunuz? Politik açılımlarla, siyasi çözümle terör örgütünü canlandırdınız, cesaretlendirdiniz. İşte geldiğimiz bu noktada terör örgütünün yok edilmesi için psikolojik, diplomatik harekât yapılmalıdır; siz şimdi terörle mücadele eden insanlara psikolojik harekât uyguluyorsunuz. Yani, evet. Çözüm… PKK talepleri maalesef barış ve çözüm olarak meşrulaştırılmak istenmektedir. Eğer öyle olmasaydı, buraya çıkan Bakan değerli milletvekillerine çözümün ne olduğunu anlatmaz mıydı? Barışın ne olduğunu anlatmaz mıydı?
Hayır değerli kardeşlerim, inanın ki değil. İnanın ki değil, çünkü ben, bu süreci çok yakından takip eden, okuyan birisi olarak samimiyetle söylüyorum…
Samimiyetle söylüyorum… Evet, çünkü siz “PKK’yla görüştüğümüzü ispat etmeyen şerefsizdir, alçaktır.” dediniz ama PKK terör örgütüyle görüşmeye sizler gönderdiniz, daha neyinize güvenelim?
Evet, bugün geldiğimiz bu noktada aslında yapılmak istenen şu: 13 Kasım 2007 yılında yine Başbakan diyor ki: “Yıllardır siyasi çözüm edebiyatını dillerinden düşürmeyenler, bugün terörün gölgesinde siyaset yapmaya, milletin değil karanlık mihrakların iradesiyle hareket etmeye razıysalar onlara söyleyecek sözümüz yok.” Ben de diyorum size: Eğer siz, siyasi çözüm edebiyatını bugün, dün reddettiğinizi bugün gündeme getiriyorsanız, siz terörün gölgesinde siyaset yapıyorsunuz, milletin değil karanlık mihrakların iradesiyle hareket ediyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu araştırma komisyonu talebinin PKK’dan geldiğini, PKK’nın istek ve taleplerini meşrulaştırmak olduğunu düşünüyoruz. Bizim kullanacağımız “hayır” oyunun bile namusu ve şerefi vardır. (MHP sıralarından alkışlar Böyle bir ahlaksızca düzene Milliyetçi Hareket Partisi “hayır” oylarını bile alet etmeyecek.
Sizi PKK’yla birlikte baş başa bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.