Bizler MHP’li milletvekilleri olarak bugüne kadar yolsuzlukları dile getirdik. Bunlarla ilgili birtakım raporların saklandığını her zaman ifade ettik. Ancak İstanbul’daki operasyon mızrağın artık çuvala sığmadığını göstermektedir.
Bugün yaşananlar “buz dağının görünen yüzünün en ufak parçası”. Hükümet sistematik şekilde kamu kurumlarında yapılan yolsuzlukların üzerini örtmek için elindeki gücü kullanmaktadır. Bugün yapılan operasyon, dinleme, izleme neyse belli safhaya geldiğini göstermektedir.
Biz bunları dile getirdiğimizde ‘ben istifa ederim, bunlar olursa…’ diyenlerin, bu sürece engellememeleri gerekir. Herhangi bir engelleme olmadan, savcılara müdahale etmeden, KCK soruşturması gibi kanun zırhına sokulmadan, kime ve nereye uzanıyorsa oraya kadar gitmelidir. Kime uzanıyorsa, kayın pederler, yeğenler, analar, babalar, çocuklar, mahdumlar, gemicikler, fenerler… Sonuna kadar gitmelidir. Bu dönemde üstü örtülen ve örtülmek istenen her türlü husus açığa çıkartılmalıdır. Biz MHP olarak bunu istiyoruz ve bunun peşinde olacağız. Kentlerimizin rantının kimlere peşkeş çekildiğini, hangi imar değişikliklerinin kimin için yapıldığını, imar değişiklikleri dolayısıyla kimlerin ne vurgunlar yaptığını, parsel bazındaki değişikliklerin kimin isteğiyle yapıldığını millet öğrenmek istiyor. Bugün Başbakanlık’ta doğrudan doğruya Başbakan’a bağlanan kamu arsalarının hangi kritere göre izin verildiğini millet bilmek istiyor.
Bugün Başbakan, Başbakanlık; dünyanın en büyük gayrimenkul komisyoncusu haline gelmiştir. Tüm kamu kurumlarının arsaları, mülkleri Başbakanlığa bağlanmıştır. Bu mülklerle ilgili yatırım yapacak işadamı, Başbakanlıktan izin almalıdır. Kimlere nasıl izin verilmektedir, bunun açıklığa kavuşturulması lazım. Bir-iki yıldır madenleri işletecek olanlara izinler Başbakanlıkta bekleniyorsa, kime izin verildi, kime verilmedi? Hazine’nin bu malları hangi kriterlere göre birilerine devrediliyor, bunu milletimiz öğrenmek istemektedir. Daha önce Sayın Ertuğrul Günay, rant lobisiyle ilgili ‘Başbakan’a söyledim ama dinlemedi’ demişti. Bugün görülmektedir ki rant lobisi, çeşitli zirvelere kadar uzanmıştır. Bir taraftan banka ve kredi lobisi, bir de rant lobisi Türkiye’yi sömürmektedir, kanını emmektedir. Tablo budur.
Bu süreçte medyaya büyük görev düşmektedir. Hani “Nerede flaş flaşlar, son dakikalar? Nerede kimin neyle ilgili olduğu bilgileri? Millet bilgilenmek istiyor. Adeta karartma var. Belgesel mi yayınlayacaksınız? Neden 137 trilyon lira rüşvet verildiğine ilişkin birtakım bilgilere sahip olunduğu ifade edilmiyor? Gerçekten enteresan şekilde bir baskı, karartma var.
MHP olarak bu yolsuzluk konusunu TBMM gündemine getireceğiz. Büyükşehirlerde ve illerde oluşturulan rantlar, imar değişiklikleri ve bunların nasıl oluştuğuna ilişkin Meclis Araştırması açılmasını istediyoruz. MHP olarak kamu bankalarından verilen kredilerle,TOKİ uygulamaları ve rantla ilgili gelin TBMM’de bir şeffaflık Komisyonu kuralım ve bu dönemde yapılanların hepsini birlikte soruşturalım. Başbakan’ın koyduğu tehditler karşısında hodri meydan diyoruz. Bunları TBMM araştırmalıdır; şehirlerde oluşturulan rantların kime, nasıl aktarıldığını, hangi kurum ve mekanizmaların kullanıldığını, kredilerle ilgili girişimlerde nelerin olduğuna ilişkin araştırma yapılıp, şeffaf şekilde bunun kamuoyu ile paylaşılmasına imkan verilmelidir. Bu işin arkası, özü nedir, hepsini kamuoyuna ileterek vatandaşların doğru bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda yargısız infaz yapılması da doğru değildir ama bunların gerekçelerinin neler olduğunu toplum biliyor. Bu mesele, bir çekişme paranoyasına kurban edilmemeli, özüne gidilmeli ve ne olduğunu hep beraber öğrenmeliyiz. Eğer bir bakan ile eski milletvekili bunlardan dolayı sizlerin gözü önünde kavga ediyorsa, ‘usulsüz işler yaptık’ diye itirafta bulunuyorsa, gelin hep beraber bu usulsüz işlemlerin neler olduğunu topluma aktaralım.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki açıklamaları gürültüyle bu ayıpların üzerni örtme çabasıdır. Bu millet; şehir rantları konusunda ne yapıldığını, imar değişikliklerinin kimin talebiyle yapıldığını öğrenmek istiyor. 640 trilyon liralık batık kredi yaşanmadı mı, kamu bankaları birilerine kredi verip de batmadı mı? Devleti mi tehdit ediyor? Başbakanın yaptığı açıklamalar çok talihsizdir. MİT mensuplarını dokunulmazlık zırhına aldığınız gibi, yaptığınız her işi devlet sırına mı sokacaksınız? Başbakan’ın yapması gereken tehdit etmek değildir. Başbakan adeta tehdit ediyor, üzerini örtmeye çalışıyor. Savcı kimi tehdit ediyor? Sayın Başbakan bu işin üzerini örtmeye çalışmayın, aksine sonuna kadar gidilmesini temin edin. Size düşen, ‘yargı bağımsızdır, sonuna kadar gidin’ demektir, niye bunu söyleyemiyorsunuz? Başbakanı kim tehdit ediyor, nereden geliyor bu tehdit? Tehdit altında olan bizim hazinemizdir, hakkımız hukukumuzdur. Başbakan’ın bu ifadeleri hukuk devletinde talihsiz ifadedir. ‘Görüyor musunuz neler hazırlamışlar bunlar’ diyerek, bunları miting meydanlarında kullanan sen değil miydin? Şimdi savcılar birtakım yolsuzlukların peşine düşünce, bu sana mı tehdit oluyor?
Hükümet bu işi tehdit noktasına kadar vardırmaktadır. Bu tehditlere boyun eğmeden yargının sonuna kadar gitmesi gerektiğini söylüyoruz, eğer süreç sonuna kadar götürülemezse hepsinin doğru olduğu anlamına gelir. Sayın Başbagkan’ın bu tavrından da anlaşılmaktadır ki birtakım doğru şeyler var. Bunun üstünü örtme gayreti olarak yorumluyoruz.