MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin konulara değindi.
Vural, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, dört eski bakanla ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu’nun raporunun basılıp dağıtıldığını ifade ederek, bakanlar hakkında güçlü deliller bulunmasına rağmen komisyonun yeterli şüphe uyandıracak delil bulamadığını söyledi. Belgeler, teknik takip, para sayma makineleri, ayakkabı ve çukulata kutularında paralar, fotoğraflar gibi somut delillerin yolsuzluk ve rüşvet için yeterli şüphe oluşturmadığını ifade eden Vural, “Delil yokmuş, kaybolmuş. Para kasaları, teslimatlar, komisyonlar, Sarraf’ın ifadeleri sayın komisyon üyelerinde zerre kadar şüphe uyandırmamış” diye konuştu.
Bir elinde bin 178 sayfalık komisyon raporunu, diğer elinde “kuş yemi” torbasını gösteren Vural, “Bu ikisinin birbirinden farkı yok. Bu kadar delil ortadayken, parmakla birlikte bu kuş yemini dağıtsalar daha iyi olurdu. Komisyon diyor ki ‘bunlar kuş yemidir, bütün bu deliller olsa olsa kuş yemidir. Komisyon çoğunluk kararı bu delillere kuş yemi demiştir. Adamın bavulunda binlerce saat bulunmuş, hakime, ‘bunlar kuş yemi’ demiş. Hakim, ‘bunlar kuş yemi olur mu? diye sorunca, ‘ben kuşların önüne koyacağım, ister yer ister yemez’ demiş. koskoca TBMM, milletin önüne ‘bunları yutun, kuş yemidir’ diyor. Meclis Soruşturma Komisyonu, hangi siyasi saiklerle çalıştığını, bütün delilleri görmezden gelmek suretiyle görmeyen göz, duymayan kulak olduğunu ifade etti. Vatandaş bunu yemez, soruşturma komisyonu, aklama komisyonu olarak çalışmıştır. Muhalefet şerhleri çok daha ciddidir. Muhalefet şerhleri ve deliller gözönünde bulundurulduğunda bu dosya kapanmayacak” diye konuştu.
Paris’teki saldırılara değinen Vural, katliamdan Müslümanların tamamını sorumlu tutan Rupert Murdoch’un sözlerinin densizlik, haddini bilmezlik, nefret söylemi, açık ırkçılık ve ayrımcılık olduğunu ifade etti. Murdoch’un sözlerine tepki gösteren çalışanlarını kutlayan Vural, medyanın “patronun emrinde, saraylarda oturanların isteklerine göre değil görevini yapması gerektiğini” söyledi.
Yürütmenin Paris katliamını değerlendirirken “olayların altında batının tahrikinin yattığını” söylemesinin ilginç olduğunu belirten Vural, “Batı’nın istekleri doğrultusunda Irak, Suriye ve Ortadoğu politikalarını şekillendirenler, ‘beni tahrik ettiler’ diyerek bir bakıma nedamet mi getirmek istiyor. BOP eşbaşkanlığı için sizi tahrik mi ettiler?” diye sordu.
Vural, Yönetmen Sinan Çetin’in AK Parti’ye yapılan muhalefetten tiksiniyorum” sözleriyle ilgili olarak, “Yeni saray kılavuzu çıkmış. Çetin, saraydan milyon dolarlık teklif mi aldı? Sen tiksinmeyi arıyorsan aynaya bak da tiksineceğin yeri görürsün. Sen kendini ne sanıyorsun? Asıl tiksinilecek şey, milletin hukukunu gaspeden, malını mülkünü yolsuzluk ve rüşvetle çalan, hukuk devletini gasp eden zihniyet karşısında onu destekleyen sensin. Sen git 17-25 Aralık’tan, terör örgütünü muhatap alandan tiksin. Sen kim oluyorsun da Türkiye isminden rahatsızlık duyuyorsun. Tiksiniyorsan Türk vatandaşlığından çık. Kendi çocuklarının ismine bak; Rafael, Orfeo… Ankara’nın ismini Berlin diye değiştirip ‘Berlin in Berlin’ filmini mi çevireceksin? Bu ne hadsizliktir, ne rezalettir ya. Adımız, bayrağımız, kimliğimiz bu işgalci zihniyetin saldırısı altında” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesiyle ilgili sorulara karşılık Vural, “Herhalde orada ‘senin binanı aldım, sana da Çankaya’da bir yer verdim, sen orada otur, ben Bakanlar Kurulu ile çalışacağım’ diyecektir. Yeni çalışma şekli bu. Gölge etmesin başka ihsan istemez. Bakalım Davutoğlu AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduğunu hatırlayacak mıdır? Yeni çalışma şekli içinde bu iradeyi ortaya koyabilecek midir. Bu toplantının ihtiyacı nereden doğmuştur, Cumhurbaşkanı millete açıklamalı. Canı sıkıldı da mı çağırıyor yoksa Türkiye’nin çok önemli meselesini mi görüşecek? Bu zihniyet istikrarı bozan paralel hükümetin oluşmasına neden olacak. Sarayda paralel hükümet ve irade oluşmuştur, milletin kendisine vermediği yetkiyi kullanarak darbe yapmak istiyor” görüşünü savundu.
Vural, “Hz. Muhammed’in tasvir edildiği iddia edilen karikatürün yeniden yayınlanmasını nasıl gördüğü” sorusuna, şu karşılığı verdi:
“Terörü inanç ya da etnik kimlikleri indirgeyerek tarif etmek ne kadar yanlışsa, inanç değerlerimize saldırı da o kadar yanlıştır. Bunun düşünce, ifade özgürlüğü değil hakaret olduğu gayet açık, nettir. Bir kişiye hakaret etmek suç oluyor da bir inanışa hakaret etmek suç olmuyor mu? Böyle bir rezalet olur mu? Bu anlayış nasıl barışı, beraber ve birlikte yaşamayı başaracak? Dünyanın yeni bir medeniyet hamlesi ve anlayışına ihtiyacı vardır. Peygamber efendimizin karikatürünü yayınlamak suretiyle böyle bir girişimde bulunmaları, bu zihniyetin amaç ve hedefinin alenen aşağılamak olduğunu ortaya koyuyor. Bu tahriklerin neticesinin büyük huzursuzluk meydana getireceğini herkes bilmeli. Düşünce, ifade özgürlüğüne evet ama hakarete, nefrete hayır. İnsanlık bunu başarmalı. Bu zihniyet ve yayını kınıyorum. Milli değer ve ve inançlar korunmalı.”
Vural, MİT tırlarıyla ilgili sorulara, “Hani insani yardımdı? Eylemin hukuka uygun olup olmadığını sorgulamak bizzat hukukun meselesidir. O silahlar nereye gitti, Türkiye’de birilerine mi verildi, başka yerlere mi gitti? Devlet hukuka bağlı olmalı. Türkiye Cumhuriyeti devleti terör örgütlerinin oyuncağı haline geldi. İçeride PKK, dışarıda IŞİD ile işbirliği içinde olması kesinlikle kabul edilecek bir şey değil. Türkiye illegal operasyonların aracı olamaz” dedi.