MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Basın toplantısına 27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Günü dolayısıyla tüm şehitleri, ülkücü şehitleri ve 27 Mayıs 1980’de katledilen Gün Sazak’ı anarak başlayan Oktay Vural, Hatay, Reyhanlı ve Adana gezisi ile ilgili izlenim ve değerlendirmelerini basın mensuplarıyla paylaştı.
Başbakan Erdoğan’ın “her olayda farklı, birbirinin tam zıttı açıklamalarla manevralarla siyasi sefaletin dibinde yer almaya devam ettiğini ve siyasi pinokyoya dönmüş olduğunu” ifade eden Vural, Reyhanlı olayı meydana gelir gelmez Başbakan’ın ilk açıklamasında “süreci sabote etmeye yönelik eylem” dediğini kaydeden Vural Başbakan’ın “kan üzerinden siyaset yaptığını” söyledi.
“Orada kan dökülmüş, orada Reyhanlılı vatandaşlarımız, Türki vatandaşları ölmüş, beyefendi süreci sabote etmeye yönelik eylem olarak nitelendiriyor. Gözünü kan bürümüş. Dökülen her bir kanı çözüm sürecine meze yapıyor, sos olarak kullanıyor” ifadelerine yer veren Vural, Başbakan’ın daha sonraki gün “olay kesinlikle Suriye rejiminin işi, bu belli” değini, daha sonra da “El Nusra” örgütü ile ilgili Jandarma İstihbaratta yer alan belgeler üzerine “şu örgüt bu örgüt gibi yakıştırmaların nihai netice alınmadan yapılmasının terör örgütünün propagandası olacağını” söylediğini hatırlattı. Başbakan’ın son olarak Reyhanlı’da “bu olay Suriye organizasyonudur ama uzantıları ülkemizde, bu işin yönetimi Suriye tarafından, onun da belgeleri elimizde mevcut” dediğini sözlerine ekleyen Vural, “hangi söz doğru? Elinde belge varsa çıkar. Sen o meşhur belgelerinle gittin Obama’nın yanına, kimyasal silahlar kullanıldı diye, sonra ne oldu? İkna edecektin, ikna oldun, döndün” şeklinde konuştu.
MHP’li Vural, bu çelişkili açıklamaların Türkiye’nin nasıl yönetilemediğini ve Türkiye’nin nasıl bir acz içerisindeki hükümet tarafından yönetilmek istendiğini ortaya koyduğunu söyledi.
Reyhanlı’da 52 kişinin ölümünün Başbakan’ın gündeminde olmadığını sözlerine ekleyen Vural, “benim insanımın canı gidiyor, kanı gidiyor, beyefendi çocuk pazarlamakla meşgul. Gözünü kan bürümüş” dedi. Vural şunları kaydetti:
“ABD ziyareti öncesi Reyhanlı’ya gitmeyen, memleket yanmış neyime ben giderim beyime özdeyişini ispatlarcasına hareket eden Başbakan, şimdi Reyhanlı’ya gidince diyor ki gelmedim çünkü istismar edilirdi. Şimdi ne yapıyorsun? Hadi ABD’ye gittin. Peki kızının diploma törenine katılmasaydın da dönseydin ne olurdu? O 52 canın acısını paylaşmak senin kızının diploma törenine katılmandan daha mı az önemliydi? Bu nasıl bir vicdandır? Sen nasıl toplumun vicdanını temsil ediyorsun? Başbakan her kalıba giren bir karton kahraman olduğunu göstermiştir.”
Başbakan’ın ABD’ye gitmeden önce ikinci Cenevre’nin ipe un sermek olduğunu söylediğini, ABD’ye ellerinde belgelerle gittiklerini ve dönüşte çok şeyin değişeceğini söylediğini hatırlatan Vural, Başbakan’ın 17 Mayıs’ta ikinci Cenevre ile ilgili olarak “benim fikrimdeki değişme de diyebilirsiniz, gelişme de diyebilirsiniz” dediğini ifade etti.
“Böyle bir zihniyetin AKP’ye oy veren değerli kardeşlerim tarafından dahi savunulacak bir değişim olmadığını düşünüyorum” diye konuşan Vural, “Başbakan dönüşte çok şeyler değişecek dedi, ama çok şeyler değişmedi, Başbakan değişti” dedi.
Oktay Vural, “Başbakan’ın derdi ne Türkiye, ne Reyhanlı. Onun tek derdi Öcalan’ın yol haritasını ABD’ye onaylatmak, onun tek derdi Ortadoğu’da yanan ateşe bir odun daha atmak. Onun tek derdi bu 52 canı siyaset malzemesi yapmak” ifadelerine yer verdi.
Başbakan’ın Reyhanlı’da yaptığı mitingi “onların acısını paylaşmak değil, onların acısı üzerinden Suriye’de girdiği bataklık politikasını meşrulaştırmak için kullandığını” kaydeden Vural, “orası miting düzenleme yeri mi? O kadar acının olduğu yerde… Başbakan’ın Reyhanlı’da yaptığı miting bir siyasi riyakârlık mitingi. Bindirilmiş kıtalarını koyuyor orada, bir de ahkâm kesiyor, yok Suriyelilere iyi bakın. İki yıldan beri onlar beraber değil mi zaten?” şeklinde konuştu. Oktay Vural Reyhanlı izlenimlerini şöyle anlattı:
“Hatay Reyhanlı’nın çok güzel zenginliklerin ve huzurun yöresi idi. Ama maalesef oradaki insanlar bu Suriye’deki ateşin kendilerini yaktığını ve fitne ve fesat oluşturmak suretiyle Hatay ahalisi içinde huzursuzluk oluştuğunu ifade ediyorlar. O bakımdan hükümet risk ve tehditleri arttıran Suriye politikasını gözden geçirmeli ve öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının can ve mal emniyetini korumalıdır. Bir taraftan Cenevre’de barış görüşmeleri yapılacak, bir taraftan Reyhanlı’ya gidiyor, muhalifler Esat’ı devirecek diyor. Halen kan peşinde. Şu üsluba bakın. Muhaliflerle Esat bir araya gelecek, muhalifler devirecek onu diyor.”
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “çözüm süreci adı altında öcalan’ın talimatıyla yapılan barış ve demokrasi konferansından” da bahsetti. Ankara’da barış ve demokrasi konferansının “öcalan’ın talimatıyla ve AKP’nin onayıyla yapıldığını” belirten Vural, “Jandarma’nın istihbaratı diyor ki, ‘halkların demokratik kongresi organizesinde bölücü terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerin ardından Türkiye’de çözüm sürecine girilmesiyle birlikte Avrupa’da, Irak Erbil’de, Diyarbakır ve Ankara’da olmak üzere dört ayrı demokrasi ve barış konferansı düzenleneceği, bu konferanslardan ilkinin 25-26 Mayıs 2013’te Ankara ilinde çeşitli sivil toplum örgütleri, kuruluşları ile bölücü ve aşırı sol terör örgütleri sempatizanlarının katılımıyla düzenleneceği bildirilmiştir diyor. Bugün Öcalan’ın isteğiyle Ankara’da bölücü terör örgütü mensuplarının istek ve arzularını meşrulaştırmak amacıyla AKP tarafından konferans düzenletiliyor” şeklinde konuştu.
MHP’li Vural CHP’nin de bu konferanslara katıldığını söyledi. “Ne yazık ki sürekli yalpalayan CHP, bu milletin direncini görünce mecburiyetten bir tavır geliştirmek durumunda olan CHP demokrasi ve barış konferansına, öcalan’ın istediği bu konferansa gidip katılıyor” ifadelerine yer veren Vural, CHP’li bir genel başkan yardımcısının konferansa katıldığını söyledi. Oktay Vural şunları kaydetti:
“Toplanmışlar oraya utanmadan sıkılmadan, yok efendim, öcalan’a afmış. Toplanmışlar oraya, tüm soykırımlarla yüzleşilmeliymiş. Pontus, Ermeni soykırımı ile yüzleşilmeliymiş. Sen kimsin benim milletime soykırımcı bir millet yaftasını yapıştıracaksın da oraya katılıyorsunuz utanmadan sıkılmadan? Bu milletin şerefli tarihine dil uzatıyorsunuz, karalıyorsunuz. Ne hazindir ki Yunanistan’da 19 Mayıs’ta Türkiye’de Pontus soykırımı yapıldı diye Yunan parlamentosunda saygı duruşu yapılıyor, Türk devleti tarafından soykırım olarak kabul edilmesi ve uluslararası alanda tanınması için mücadele edilmesi kararı alınıyor. Türkiye’de, Ankara’da da sözde demokrasi ve barış adı altında soykırımlarla yüzleşilmesi kararları alınıyor, gıkı çıkmıyor hükümetin.”