Düşüncesizlik..


Düşüncesizlik… Yani, sorumlu ve anlamlı konuşma ve davranış için gerekli özeni, zamanı ve ilgiyi göstermeme alışkanlığı…

Adeta bir pandemi gibi… Maalesef spordan siyasete, ekonomiden uluslararası ilişkilere ahkam kesenler, yorum yapanlar, demeç verenler ve teyitçilere bulaşmış…

Bunun örneklerini vermeyeceğim… Elbette istisnaları da çok var. Ama eminim akledenler, sağduyu sahipleri, bilgisi olanlar bunun farkında… İnsanlar neden böyle “düşüncesizce” şeyler söylüyor? Neden sözde “teyitçi” müfrezeleri bunun peşinde koşuyor?

Ya “Düşüncesizlik” moda gibi, onaylanmış bir önyargıdan yola çıkan dolambaçlı sözler, genel/sosyal medyada dikkat çekiyor ve tartışmalara yol açabiliyor. Ya bazı boş sözler bir kötü niyet meselesidir. Ya da basit yorumlar belirli siyasi gündemleri ilerletmek amacıyla sürdürülür.

İftira bugün şık olabilir ama yarın daha az moda olabilir. Kötü niyet sönebilir: sonuçta kötülük, iyilikseverlikten daha fazla enerji tüketir. Veya siyasi bir gündem desteğini kaybedebilir. Ancak derin davranış kalıpları anlamında alışkanlıklar, kolayca değiştirilemez.

İbni Haldun’un dediği gibi “insan alışkanlıkların alışkanlıklarının çocuğudur. Neye alışırsa doğru ve doğal olan ona oymuş gibi gelir.” Şu halde en önemli olan sorun, düşüncesizliğin alışkanlık haline gelmesi, “erdem kaybı”nın sonucu olmasıdır.

İmam Matüridi Kitȃbu’t-Tevhîd adlı eserinde “İnsana aklını kullanmaktan vazgeçmeyi telkin eden, şeytanî vesveseden başka bir şey değildir. Çünkü şeytan, kişiyi aklının semeresinden alıkoyar, iyi fırsatlara nail olmak ve istediğini elde etmek için güvencelerini sarsar.”

Sorumsuz yorumlar, konuşmadan veya hareket etmeden önce uygun özeni gösterme ahlaki yükümlülüğünü ihlal eder. Düşüncesizlik; tedbirsiz, aceleci olmak basiretsizliktir.
Basiret, önde gelen bir erdemdir. Asıl kör, görme duyusunu yitiren değil basiretini kaybeden ve gerçeği göremeyendir.

Düşüncesizlik, dikkatli düşünme ve temkinli davranışla karakterize edilen sağduyu erdemini de dumura uğratır.
Entelektüel erdemlerin bir bileşimi olan gerçek eleştirel düşünme, erdemli bir yaşamdan ayrı olarak var olamaz.
Düşüncesizlik, eleştiriye tahammülsüzlüğü, taassubu tetikler.

Eylem, konuşma ve düşünmeyi çevreleyen erdem esas olarak toplumsal üstyapı olduğu dikkate alındığında, düşüncesizliğin üst yapıda yerleşik olması aynı zamanda yansıma ile toplumsal sonuçlar da doğurmaktadır.

Sığ bir gevezelik, sığ bir yaşam için güvenli bir alan yaratır. Düşüncesiz bir kültür, bireyleri çoğu zaman boş zamanlarını ahlaki ve entelektüel gelişime yol açan düşünme alışkanlıklarının gelişmesini engelleyecek şekilde harcamaya yöneltir.

Hayata bir ölçü huzur getirmesi gereken davranış, samimi bir vicdan rahatlığı gerektirir. Düşüncesizliğin yatıştırılması gereken rahatsız edici bir huzursuzluk yarattığı ve hafifletmenin en kolay yolunun eğlencede bulunması mantıklıdır. Haktır.
“Eğlence zorunluluğu”da denebilir.

“Eğlence programları” veya “sığ gevezelik” programları “düşüncesizliğin” yarattığı huzursuzluktan kurtulmanın yolu olarak görülmesi kadar, bu programlara ilgiyi odaklandırmak toplumun “düşünmesine” yol açmamak için bir yönetim/iletişim yolu olarak da araçsallaştırılabilir.

Düşüncesiz insan, konuşmadan ya da hareket etmeden önce bir kanaat oluşturmaya özen ve çaba göstermez.
Bu, “gerçekle” neden sorun yaşadığımızı da açıklamaya yardımcı olur. Ve maalesef “gerçek-ötesi toplum”a yönelişi hızlandırır.
“Bilgi sahibi olmadığımız şeyin peşinden gideriz.”

Remzi Oğuz Arık, “Coğrafyadan Vatana” kitabında “Bir kütlenin kaderi önünde durup düşünmeyen, acı duymayan insanın ideali anlamasına da, ona kavuşmasına da imkan görmüyorum.” diyor.

Ziya Gökalp “Ferdin kendine özgün düşünüşü duyuşu, iradesi olduğu gibi milletlerin de düşünüşü ilim ile felsefe, duyuşu din ile sanat, iradesi ahlak, siyaset ve iktisattır.” diyor. (Küçük Mecmua, Muhasebe: İlme Doğru, 12 Haziran 1922)

Baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı, önemli sorunların tartışıldığı günümüzde toplumun önüne çıkanların veya onları çıkaranların sorumlulukları da olduğu unutulmamalıdır.

Sığ bir alandan öteye Türkiye’nin Yeni Yüzyılına; akıl, bilgi, ilim, düşünme ve tefekkürle bakmak lazım.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir