Rusya’nın Ukrayna egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yok sayan işgal süreci…
Şüphesiz askeri güç kullanılan son safha elbette tamamıyla uluslararası meşruiyet dışı ve kabul edilemez… Ama maalesef durdurulamadı.
Bu bir sonuç… Sonuca götüren bir de süreç var…
Christopher Clark’ın Uyurgezerler kitabında 1.Dünya Savaşı öncesinde “1914’ün kahramanları tetikte ama kör, hayallere boğulmuş, ancak dünyaya getirmek üzere oldukları dehşetin gerçekliğinden bihaber uyurgezerlerdi.” dediğini paylaşmıştım.Clark kitabında savaşa katılanların “kendi ahlaki pusulalarından emin, sarp bir tırmanış sarp bir tırmanış boyunca yürümeye devam için koşullandığını” ifade etmişti.Şimdi şu sorunun da cevabını aramak lazım.
Bugün insanlığın dehşetle baktığı meşruiyet dışı Rus müdahalesine götüren bu sürecin oluşmasında “kendi ahlaki pusulalarından emin”, “uyurgezer”, “uyanık” başka aktörler var mıdır?
Düşüncelerimi bilahare paylaşacağım. Bu noktada Clark’ın 1914 sürecinin kahramanlarının bir savaşa yol açacağından bihaber uyurgezerler tespitine dayalı olarak şunu gururla ifade etmeliyim:
YÜZYIL ÖNCE DÜNYANIN GİDİŞATINI GÖREN VE UYURGEZER OLMAYAN MUSTAFA KEMAL VARDI.
Dünya Savaşı başlamadan 1914 yılı başlarında Binbaşı Mustafa Kemal, Sofya’dan arkadaşı Kurmay Yarbay Ali Fuat (Cebesoy)’a göndermiş olduğu mektupta bir dünya harbi çıkabileceğine ve devletin geleceğiyle ilgili stratejik öngörüsü yer alıyordu:
“İngiliz-Alman rekabeti ve yeniden büyüyen Sırbistan’ın Avusturya ve Macaristan’ın güneyindeki Slavlar üzerinde iddiası yüzünden, pek yakında dünya harbinin patlayacağına inanılabilinir.”
“Hiç bir hazırlığımız olmadan acele bu harbe de sürüklenecek olursak, Anadolumuz, Boğazlarımız ve 500 yıllık Türk İstanbul’umuz muhakkak tehlikeye girer. Bu sefer, bir kelime ile, Türklüğümüz mahvolur.”
“Bundan sonra hiç olmazsa kendimizi hülyalara kaptırtmamalıyız. Zira, telâfisi mümkün olamayacak bir felâketle karşılaşırız. Gelecekte hiç bir hissiyata aldanmadan, kesin kararımız, Türk çoğunluğunun çizdiği hudut hem dış siyasetimizin hem de savunmamızın temel taşı olmalıdır.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu öngörüsüyle Türk Milleti hürriyet ve istiklalimizle 100 yılımıza damgasını ezel ebed vurdu.
Şimdi “emperyalizm belasından uzak, hürriyet ve istiklal esasına” dayalı “Türkiye’nin Yeni Yüzyılı”nda gelişmeleri ve geleceği düşünmemiz gerekmiyor mu?