Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı Montrö Anlaşmasının önemini gündeme taşımış, Montrö’nün uygulanması konusundaki tutumumuz takdir edilmiştir. Yaşadığımız kriz Montrö “Türkiye’ye ne kazandırmıştır, ne kaybettirmiştir bunu hiç düşündünüz mü?” sorusunun cevabını da vermiştir.
Montrö’yü sadece bir boğaz rejimini sağlayan bir anlaşma olarak görmek doğru değildir. Bunun ötesinde Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinin yönünü gösteren önemli bir milli stratejik belgedir.
Gerek Misak-ı Milli gerekse Atatürk’ün ifadeleri bunu ortaya koymaktadır. Misak-ı Milli Madde 4: “İstanbul şehri ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü saldırıya karşı dokunulmaz olmalıdır.” “Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın dünya ticaretine ve ulaşımına açılması… konusunda devletlerin müttefik olması..”
Atatürk (27 Mayıs 1935)ABD’li gazeteci Baker’in “Türkiye neden boğazları tahkim etmek istiyor?” sorusuna “Türkiye’nin sulhperverliği artık dünyaca malumdur. Bu suali sormaktan ziyade, bunun aksini ısrarla talep edenlere Niçin? sualini yöneltmek daha uygun olur, sanırım.” demişti.
Atatürk, Montrö Boğazlar Anlaşmasının imzasından sonra 1 Kasım 1936’de TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada şunları ifade etmiştir: “Türkiye’nin hakkını kabul etmekle iyi dostluk ve anlayış gösteren Montrö antlaşmasını imzalayanların aynı zamanda kritik görünüm taşıyan uluslararası bu önemli dönemde, dengenin sağlanması için herkesin çabasını gerektiren genel barış konusuna da önemli katkıları oldu.” “Tarihte birçok kez tartışma ve ihtiras nedeni olan Boğazlar, artık tam anlamı ile Türk egemenliği altında, yalnız ticaret ve dostluk ilişkilerinin ulaşım yolu haline girmiştir. Bundan böyle savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi yasaktır.”
Atatürk, 1937’de de şunu söylemişti: “Büyük devletler arasındaki mücadele, gerginlik, düşmanlık o haldedir ki, bunların arasında bulunarak bir tehlikeye karışmak olasılığı vardır. Bu olasılığa karşı ise son derecede dikkatli, önlemli ve soğukkanlı bulunmak durumundayız.”
Bu ifadeler aslında Montrö Boğazlar sözleşmesinin Türk dış politikasına verdiği istikametin özü, egemenliğimizi korumak, savaşan devlete karşı bir aktif tutum oluşturmak ve dengenin sağlanması için herkesin çabasını gerektiren genel barış konusunda katkı sağlamaktır.
Montrö ile kabul gören rejim dikkate alındığında 1884’te Süveyş Kanalını inşa eden Lesseps’in Fransa Bilim Akademisi üyesi seçilme töreninde Ernest Renan’ın “dünyaya ikinci ve daha ciddi bir kaygı kaynağı yarattınız.” ifadesi ışığında krizde boğazlarda yerleşik düzenden başka yeni bir kaygı kaynağı olmaması önemli.
Eğer olsaydı acaba Türkiye nasıl baskılarla karşılaşırdı?
Bunun üzerinde de düşünmek lazım.