Rusya devlet kanalı Rossiya-1 TV’de 13 Nisan’da Russia Today’in Genel Yayın Yönetmeni Simonyan “Bilgi üzerinde kontrol olmaksızın hiçbir büyük ulus var olamaz. Bize sansürün yasak olduğunu anayasamıza eklettirenler, bunu çok iyi anladılar.” demiş. Şöyle devam ediyor Simonyan:“Onlarca yıl bize öğrettiler: Hayır hayır, toplum özgür olmalı. Gelişmiş bir ekonomi, gelişmiş bir siyasi sistem veya özgür bir siyasi sistem olmadan var olamaz. Bunların hepsi tam bir saçmalık.”
Simonyan:“Çin’e bir bakın,Çin ekonomisini beğendiniz mi?” diye sordu.“Beğendim,özgürlükleri var mı?” “Ülkelerinin siyasi hayatında mı, ülkenin bilgi hayatında mı?Hayır, yok ve asla sahip olmadılar.”“Belki bu kötü değil,belki de bu iyi bir şeydir” diyerek sözlerini tamamlamış.
Bu ifadeler Bana Orwell’i hatırlattı.Orwell’in 1984 Romanındaki Doğruluk Bakanlığı’nın kapısında üç slogan yazıyor:
“Savaş barıştır”, “Özgürlük köleliktir” ve “Cehalet güçtür”
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR.
Sonra hemen altına ekledi:İKİ KERE İKİ BEŞ EDER.
Sonunda şöyle yazdı: TANRI İKTİDARDIR.
Orwell:“İktidar bir araç değil, bir amaçtır. “Biz iktidarın rahipleriyiz. Tanrı, iktidardır. Ama şu anda iktidar, senin için bir sözcükten öte bir şey değil. Artık iktidarın ne demek olduğunu öğrenmen gerekiyor. Birey ancak birey olmaktan çıktığı ölçüde iktidar sahibi olabilir.” “Sloganı biliyorsun: ‘Özgürlük Köleliktir.’ Bunun tersinden de söylenebileceğini hiç düşündün mü? Kölelik özgürlüktür. Özgürlük kavramı ortadan kaldırıldıktan sonra ‘özgürlük köleliktir’ diye bir slogan kalabilir mi?” “Düşünce ortamı tümden farklı olacak. Aslına bakarsan, bugün anladığımız anlamda bir düşünce olmayacak. Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağlılık bilinçsizliktir.”
Aslında Rus Simonya’nın bu ifadeleri Çar I.Nikola’nın Rus İmparatorluğunun devlet ideolojisi olarak ortaya koyduğu “Ortodoksluk, Otokrasi ve Milliyet” üçlüsünden “otokrasiyi” tanımlıyor. Bunun içinde insan hakları, eşitlik, özgürlük kavramı yok. Rusya’nın Milli Güvenlik Strateji belgesinde yer alan “Değerler ve modeller küresel rekabetin nesnesi haline geldi” tesbiti ışığında dikkate alındığında bu değerlerden yoksun Rusya’nın yeni bir kutup oluşturma arayışı nereye varacaktır?Bizim için ne anlamı olabilir ki?
Orwell’in distopik (otoriter-totaliter,baskıcı bir model) romanındaki ve günümüzdeki yansımaları olan her türlü diktatör tarafından köleleştirilmeye, zihinlerimizi köleleştirmeye ve Özgürlüğün Kölelik olduğuna ikna edilmeye karşı medeniyetimizin değerleri direncimizdir.
Değerler dünyamızın mihverlerinden biri hürriyettir. Özgür irade; seçme ve tercih etme melekesine sahip olma özelliğiyle doğuştan kazanılmış bir hak niteliğindedir. İnsan hürriyetini yıkan esaretler ise aslında medeniyetimizi ruhsuz, cansız bırakan zehirli sarmaşıktır. İnsanın ilahi özün taşıyıcısı olması bakımından özgür iradesini yok sayan, değerini vermeyen, misyonunu engelleyen, kula kulluk yaptıran, hiçbir ilkeye dayanmaksızın kendi arzularına göre yükümlülükler koyan ve yaptırımlar uygulayan bir anlayış bu zehirli gücün tezahürüdür.
Bireyin ortaya çıkmasına izin vermeyen örgütlenme modelleri “otoriter”, “tartışmasız sadakat ve hizmet” bekleyen ve aidiyet talep eden ideolojinin kök salmasına yol açmaktadır. Değerlerden uzak vesayet ilişkisi içinde “denetim iktidarı” egemen olan tarafın insan yaşamına istenmedik biçimlerde müdahale sonucunu doğurmuştur. Bu da güce ulaşma ve güç kullanmada büyük eşitsizliklere zemin hazırlamıştır.
İnsan ruhunun hapsedildiği, bireysel ve toplumsal egolarla ezildiği çevre ve her türlü dogmanın saldırısı insan hürriyetini boğar. İnsan hürriyetini, özgür iradeyi ve ilahi öz olan aklı yok sayan esaret anlayışı ise medeniyetimize tamamen yabancıdır. Medeniyetimizin hürriyet yolu ise, insana adalet, refah, hak, sevgi, mutluluk yaklaşımlarına götürür. Birleşmeyi, birbirine bağlanmayı sağlar.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu 25 Mayıs 1920’de “Ergenekon” kitabında şöyle yazmış: “Tarihte, ta ilk çağdan beri kuvvetin daha zorlu bir kuvvet tarafından yenildiği görülmüştür. Fakat bir defa olsun fikirle imanın yenildiği olmamıştır.” “Kuvvet, mütecaviz, doymak bilmez ve ihtiraslı kuvvet, ezeli düşmanı hür fikri boğazlamış, yutmuş, küre üstünde yalnız başına hüküm sürer görünüyordu. Şairler, kuvvetin destanını yazıyorlar; alimler kuvvetin felsefesini yapıyorlar ve kadınlar, kuvvete aşık oluyorlardı.” Fikir yer altlarında galebe çaldı,fikir ummanlara karşı galebe çaldı ve 20. yüzyılın o kadar tapındığı «kör irade» daima,her yerde mağlup oldu.Yeryüzü,ne vakit ki kuvvet galip geldi,kapkaranlık oldu. Ne vakit ki fikir galip geldi aydınlandı, şenlendi,nura ve huzura kavuştu.”
İnsanlığın yaşadığı sorunlar karşısında kuvvetin, gücün, baskının değil Türk-İslam medeniyetinin insan haysiyeti, adalet ve merhamet esaslarının yol göstermesi için örnek olma sorumluluğumuz unutulmamalıdır.