İnsanın bireysel ve toplumsal hayatını belirleme misyonu çerçevesinde en önemli görevi yeryüzünü bayındır duruma getirilmesi ve toplumsal hayatta adaletin sağlanmasıdır. Bu bağlamda bireysel özgürlüğü adaletin, adaletin de bireysel özgürlüğün koruyucusu hale getirmek sorumluluğu yok mudur?
İnsanın toplumsal hayatın düzenleyicisi olan hukukun üstünlüğünü hâkim kılabilmek sadece normatif olmasına mı bağlıdır? Toplumsal istikrar adalete ve eşitliğe ulaşma kapasitesine bağlı değil midir? Milletin değer ve tercih göstergesini ve buna çağdaş ve evrensel normların katkısını gözardı eden hukuk ne ölçüde toplumsal istikrarın esası olur? Hukukun üstünlüğünün medeniyetimiz içindeki önemini ve esasını günümüzde nasıl anlıyoruz ve sağlıyoruz?
Bireysel iradelerin ve çoğunluk kavrayış gücünün üstünde toplumsal barış ve mutabakatın yetkin biçimde adalet temelinde kurulmasını zedeleyenlere karşı sorumluluğumuzun ne olduğunu biliyor muyuz?
Kutadgu Bilig’de tasvir edilen toplumun birlik ve dirlik içindeki varlığının ve sürekliliğinin sağlanmasının iktidarın yasa ve ona dayanan adalete dayanması ile iktidarın toplumu oluşturan her bir ferde aynı mesafede olması ve adaletin iyi ile kötü, doğru ile eğri, haklı ile haksız arasında ayrım yaparak; iyiye, doğruya ve haklıya ödül; kötüye, eğriye ve haksıza ise caza verme kudretinde olması günümüze tuttuğu ışığı görebiliyor muyuz?
Dede Korkut hikâyelerinin genel kurgusu içinde toplumun varlığı ve bekası için, karşısındaki iç ve dış kötülüğü etkisizleştirerek kendini yeniden ihya etme mücadelesi bugün bize kadar gelen manası nedir?
Buna göre iktidarda bulunanların topluma karşı sorumluluğu toplumun varlığı ve kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak düzeye ulaştırmak, topluma güç ve şevk vermek; iktidarın meşruiyeti de toplumun içeriden ve dışardan gelen “kötülük” karşısındaki gücü ve toplumsal barışı ve mutluluğu sağlamadaki başarısına göre ele almak olmuyor mu?
Kutadgu Bilig’de iktidarı temsilen baş bilgenin bütünleyici ilke olarak “toplumun üstünde bir otorite olması”, toplumsal değer ve normların yapıcısı olması yani “yasa koyucu” olarak temsil edilmesi bugüne nasıl ışık tutabilir?
Devletin ve milletin birliğini temsilin esası ve ilkeleri nelerdir? “Hakikat”, “adalet” ve “erdem” ile hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti medeniyetimizin kavramları değil midir?
Türk medeniyetinin büyük belgesi Orhun Abidelerinde Bumin Kağan’ın “Türk Milletinin ilini töresini tutuvermiş düzenleyivermiş” diyerek güçlenmeyi, “Üstte gök basmasa, altta yer delinmese Türk Milleti ilini töreni kim bozabilecekti?” ise zayıflamayı anlatırken “töre”nin yani “yasa”nın kritik önemini ortaya koymuş olmuyor mu?
“Töre” kavramı Türk Milletinin bütün olarak toplumsal ve siyasal hayatını düzenleyen kurallar dizgesi değil midir?