“Suriyelileri ilanihaye saklayacak değiliz”
“Tamamının evlerine dönmelerini sağlamayı hedefliyoruz.”
“Suriyeli kardeşlerimiz evlerine dönecek”
“Ülkelerine dönmelerine teşvik edeceğiz”
Ve “Biz göndermeyeceğiz. Ev sahipliğine devam edeceğiz.” 15 Mart 2022
Göndereceğiz…Göndermeyeceğiz…
Kitlesel mülteci konusu polemikten öteye esasen demografiyi etkileyen ciddi ve hayatidir. “Demografi kaderdir”, bir milletin büyüklüğünün, büyümesinin ve yapısının uzun vadeli sosyal, ekonomik ve politik dokusunu belirlediğini öne süren bir ifadedir.
Atatürk “Nüfus sorunu bir ülkenin en önemli hayati sorunlarındandır.” (1 Mart 1923) demiştir. Demografi kader olduğuna göre demografik ve toplumsal yapımıza yönelik sadece kitlesel göç değil her türlü gelişmelerin takibi hayatidir. Bu bakımdan göç sadece insan malzemesini nakletmez aynı zamanda ayrı ekonomik siyasi ve kültür kıymetlerini de beraberinde taşıyarak önemli tarihi roller oynamaktadır.
Göç siyaseti konunun felsefi ve dünya görüşü, politikalar ise somut uygulamalarla ilgilidir.Bu bakımdan göç konusu esasen millet ve devlet yapımıza ilişkin dünya görüşümüzle yakından ilgilidir. Ve herşeyden önce meselenin bu yönüyle ele alınması gerekir. Göç politikaları ise evrensel, insani ve milli boyutlarını kapsayan uygulamalardır.
Tarih sürekli olarak kendimizi icat etmediğimizi ve kökenlerimizin biçimlendirici etkilerinin içimizde kaldığını hatırlatır. Bize zamanımızın ve yerimizin tesadüflerini asla tamamen ortadan kaldıramayacağımızı hatırlatır, çünkü bunlar asla tamamen tesadüfi değildir.
“Vatan olmak kolay mı? Coğrafyayı vatana dönüştürmek kolay mı oldu.Bir vatanın doğuşunda çekilen mihnetler, coğrafyadan vatana yükselişin kaç milyon faciaya, kaç milyar hadiseye, kaç milyar acıya mal olduğunu anlamak gerekir. Vatan bu derecede milletle beraberdir.” “Bu vatanı kuranların, millete kendi şahsiyetini vermesine hak verecek, millete gaye çizmesini doğru bulacaksınız. Bu vatana yeniden gelecekler ve bu millete katılacaklar için gerekli gördüğü şartları koşmasına minnetle boyun eğeceksiniz.”(Remzi Oğuz Arık, Coğrafyadan Vatana)
Milli güvenlik askeri ve siyasi güvenliğine ilişkin tehditlerin ortadan kaldırılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda kültür, kimlik, gelenekler, değerler gibi sosyolojik unsurlara yönelik tehditlerin de güvenlik gündeminde olması gerekir. Yani toplumsal güvenliği de kapsamalıdır. Kitlesel göç toplumsal güvenliğe yönelik demografik ve toplumsal dokuyu tehdit eden bir risktir. Bu riskin toplumsal güvenliği tehdit etmeyecek şekilde yönetimi gerekir. Aksi takdirde varoluşsal güvensizliği tetikleyebilecek bir olgu olarak karşımıza çıkar. Göç hareketleri ev sahibi ülke ve topluma ekonomik, demografik ve kültürel entegrasyonda zorlukların yanısıra kimlik uyuşmazlığı, ötekileştirme, radikalleşme gibi negatif katkı da yapabilirler.
18 Temmuz 2019’da kabul edilen 2019-2023 arasını kapsayan 11.Kalkınma Planında şu tespitler yapılmıştır: “Düşük nitelikli işlerde kontrolsüz göçmen yoğunlaşması, iş koşullarının kötüleşmesine ve yerleşik nüfusta tepkiye neden olmaktadır: “Göçle gelen nüfusun kentle uyumunun sağlanamaması, yaygın işsizliğe ve yoksulluğa neden olabildiği gibi sosyal kesimler arasında gerilime, aidiyet ve güven duygusunun zedelenmesine, suç oranlarının yükselmesine, sosyal gruplar bazında mekânsal ayrışmaya neden olabilmektedir.”
Öte yandan aile yapıları ve içerdikleri ahlaki yükümlülükler ağı, eğitim başarısının, ekonomik başarının, iyi vatandaşlığın, kişisel karakterin ve bir dizi başka sosyal erdemin temelidir. Şüphesiz aile yapıları arasındaki farklılıklar da önemlidir. Türkiye’de maalesef toplam doğurganlık hızının nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1 düzeyinin çok altına inmiştir. Bunu artırmaya yönelik tedbirler ve teşvikler yapılırken kitlesel dış göçteki yüksek doğurganlığın nüfusumuzun geleceğini nasıl etkileyeceği elbette hayatidir.
Toplum hayatı açısından ilerlemek ve mesafe kat edebilmek için bir kuşağın kendinden sonraki kuşağa aktaracağı tecrübe ve birikimlerle mümkün olacağı bilinen temel gerçeklerdendir. Kuşak değişiminin önemli sonuçları olacağını tartışırken kitlesel göç gözardı edilebilir mi?
Bu hususlar dikkate alınarak Milli Güvenliğin Toplumsal Güvenliği de kapsaması gerçeği altında elbette göç meselesi Milli Güvenlik Kurulu’nun da gündeminde yer almalıdır. Maalesef göç konusunun kapsamlı bir şekilde ele alınmış olduğuna dair bir açıklama görülmemiştir.
2019-2023 yıllarını kapsayan 11.Kalkınma Planımda şu tespit yapılmıştır: “güvenli, düzenli, veriye dayalı ve kontrol edilebilir dış göç yönetimi temel amaçtır. Düzensiz göçün engellenmesi …için uluslararası işbirliği geliştirilecektir. Gönüllü geri gönderme mekanizmaları yaygınlaştırılarak etkin bir şekilde uygulanacaktır.”
18 Temmuz 2019’da TBMM’de kabul edilen 11. kalkınma planı esasen dış göç hakkında yapılması gerekenler hakkında yeterli ip ucu vermektedir. Şimdi kitlesel mültecileri “göndermemek” seçeneği dışında “yönetimini”, “gönüllü geri gönderme”yi, kalacak varsa “uyumunu” düşünmek gerekmez mi?İ nsani değerler ile ülke çıkarları arasında bir denge ve sürecin doğru yönetilmesi önemlidir. Gönüllü geri dönüşün organize ve kitlesel olarak sağlanabilmesi için mülteciliğe neden olan şartların ortadan kalkması gerekmektedir.
Milli devletlerin sınırının “göç” yoluyla aşılması siyasi coğrafyanın ve bu coğrafyada tanımlanmış siyasal topluluğun içine geçici yada kalıcı katılım sağlanması bakımından en önemli ölçüt vatandaşlıktır. Türk toplumuna uyum ve aidiyeti yetersiz olmasına rağmen vatandaşlık yoluyla Türkiye’de kalıcı hâle gelen bir nüfusun Türkiye’nin geleceği açısından tehditler barındırdığı açıktır. Türkiye’nin “uyum” politikasını “vatandaşlık” ölçütü dışında ele alması önemlidir.
Göç konusunda çok kültürlü modelin kültürümüze entegre etmek gerektiğine ilişkin siyasi yaklaşım, grup tanıma ve grup haklarına dayanır. Oysa milli devletimiz etnik değil ama sosyolojik milli kimlik esasında oluşmuştur.
Milli kimliğimizin ve milli devletimizin inşa sürecini, milli kültür ve milli kimliğimize yönelik yatay ve dikey rekabetin, nüfus ve aile yapısının toplumsal güvenliğimize yönelik tehditlerin maliyetini görmek gerekir.
“Tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır.”