“Güç olgusu etrafında gerçekleşen mücadeleler bir güç aracı olarak dini stratejik bir şekilde kullanmakta mıdır?”
Teo-Strateji; egemen Güçlerin; Dini değerleri, kültürel bilinci, ortak tasavvur biçimlerini, kutsal sembolleri ve mitleri politik dille güç unsuruna dönüştürme, hedef toplumları kendi ekonomik ve politik kurallarına bağlama, politik hedeflerini gerçekleştirmek için kutsal ağ inşa etme, farklı nedenlerle uyguladıkları politikaları dinle meşrulaştırma faaliyetlerini ve yöntemlerini çözümler.
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesiyle ile ilgili “arkasında derin temeller ve sebepler yoksa olayların gerçekleşmeyeceğini” ve bunun üzerinde düşünülmesi gerektiğini ifade etmiştim. Rusya’nın müdahalesinin arkasındaki teo-strateji çözümlemesi önemli…
Bugün Rusya’nın Batı dünyasıyla geriliminin ve Ukrayna’yı işgalinin arkasında Ortodokslukla Batı Katolikliği ve Protestanlığı arasındaki rekabet ve Ortodoks inancının emperyal düşünceleri vardır. Gerek Putin gerekse onun fikir babaları bunu açıkça ortaya koymaktadır. Putin, eski Sovyetler Birliği’nin bazı kısımlarını hedefleyen manevi birlik ve bölgesel genişlemeyi birbirine bağlayan “Russkiy Mir” veya “Rus Dünyası” vizyonunu paylaşıyor.
“Rus Ortodoksluğu, Batı Katolikliği ve Protestanlığının aksine, yüzyıllar boyunca kendisini gerçek inancın koruyucusu olarak gördü.””Rusya’nın rekabet ettiği Batı’dan ayrı bir uygarlık olduğu fikri, yüzyıllar öncesine, Ortodoks Hıristiyanlığın köklerine ve Roma’nın kendisinden ve Konstantinopolis’in ardından Moskova’nın “üçüncü bir Roma” olduğu fikrine kadar uzanır.”
Rus Ortodoks Kilisesi Rus topraklarının Katolik ve Protestan misyonerlerin istilasına uğradığını ve bunun dinsizleri Hristiyanlaştırma gerekçesiyle yapıldığını dile getirmiştir. Günümüz Rusya’sında siyasete yön veren kadroların birçoğu Ortodoks kilisesine kayıtlıdır. Ukrayna, Rus Ortodoks Kilisesi için içsel bir öneme sahiptir, çünkü 10. yüzyılda Bizans Ortodoks misyonerlerinin pagan Prens Volodymyr’i dönüştürdüğü Rus medeniyetinin beşiği olarak görülmektedir.
Rus Dünyası kavramının tarihsel kökenleri Rus Ortodoks Kilisesinin Rus uygarlığı tanımlamasında yatmaktadır. Bu uygarlığın temelini ise Doğu Slav ırkına dayalı Ortodoks halkların birlikteliği oluşturmaktadır.Aslında burada ana mesele bir nevi ‘Rus üst-etnisitesi’ altında tüm Slav Ortodoksları birleştirme fikrine dayanmaktadır. Kilisenin bakış açısından Rus Dünyası üç ana unsura dayanan ortak bir uygarlığı temsil etmektedir: Ortodoksluk, Rus kültürü-dili ve ortak tarih. Ortodoks Rus Kilisesi Patriği Kiril’e göre bugün Rus dünyasının omurgasını Ukrayna, Belarus ve Rusya’dan müteşekkil ‘tarihi Rus toprakları’ oluşturmaktadır. Rus entelektüeller ve özellikle de dini otoriteler bu üç halkın tek ülkede birleşmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Rus Ortodoks Kilisesi ‘büyük, küçük ve beyaz Rusya’ olarak adlandırdığı bu üç toprak ve halkların ayrılmazlığını vurgulaya gelmiştir. Putin de 2013’te Ortodoks Hristiyanlığın Rusya, Ukrayna ve Belarus’u kuvvetli bağlar ve kardeşlik ile birleştirdiğini söylemiştir. Putin: “Rus Ortodoks Kilisesi, zengin tarihi ve kültürel mirasımızı korumada ve ebedi ahlaki değerleri yeniden canlandırmada muazzam bir biçimlendirici rol oynuyor.”
Putin’in ideologlarından Dugin 30 Mart 2022’de verdiği bir mülakatta şöyle diyor: “Kiev kuşatması, Doğu Slavlarının birleşmesi ve Batı ile karşı karşıya kalacak olan Rus Dünyasının egemen bir medeniyetinin kurulması için bir mücadeledir.” “Hıristiyanlığın bir zamanların son dini olduğunu unuttuk. Mesih gelecektir ve bir Hristiyan’ın bunun aksini düşünmesi imkansızdır. İlerlemeye,teknik gelişmeye,türlerin sonsuz evrimine inanmak anormaldir. Ya bir Hıristiyansınız ya da modern maddi dünyaya aitsiniz.” “Hristiyan için Kıyamet her zaman yakınlarda olan bir şeydir. Rus kimliğine dönüş, Yeni Ahit’in son kitabı olan Vahiy Kitabı’nı içeren derin ve tek olası Hıristiyanlık türüne dönüş anlamına gelir. Avrasya imparatorluğunun restorasyonu, mesihçiliktir.” “Ukrayna’daki Rusya, düzeni, adaleti, refahı ve iyi yaşam standartlarını geri getirecek. Rusya, bir Dünya İmparatorluğu olabilen tek Slav devleti,yani -kesinlikle egemen bir güç.Slavlar-ne doğulu,ne batılı, ne de güneyli-bunu başardılar.Çünkü biz Roma’yız. Çünkü Roma biziz.” “Gerçek Tanrımız Mesih, yalnızca Roma’da enkarne olabilir ve yalnızca Roma İmparatorluğu Hıristiyan medeniyetinin yeryüzündeki temeli olabilir.” “Avrasya’nın doğusunda, Yeni bir Roma yükseliyor – Üçüncü Roma, Rus İmparatorluğu.”
Rus Ortodoks Kilisesi ile siyasi aktörler hem coğrafî ve tarihî durum açısından hem de başından itibaren jeo-politik ve siyasi nedenlerle kendisini Latin Hıristiyanlığı’nın ötekisi ve Hıristiyanlığın gerçek temsilcisi görmektedir. Putin ve diğerleri Ortodoks Hıristiyanlığın Batı’nın liberalleştirilmiş Hıristiyanlığından daha üstün olduğuna dair Rus inancının, Aydınlanma fikirleri tarafından yozlaştığını düşünüyor. Aydınlama fikir “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” için Rus cevabı “Ortodoksluk, Otokrasi ve Milliyet”.
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin arkasında ve Batı’yı bir tehdit olarak görme anlayışının arkasında dini anlayışların ve rekabetin olduğu açıktır.Rusya kendi küresel düzende kendi model ve değerleriyle yeni bir merkez oluşturma arayışı içindedir.
Bu bakımdan bir taraftan Batı dünyasının neoliberal anlayışını küreselleştirme girişimi gibi diğer yandan Rusya’nın kendi değerleriyle bununla rekabeti ve bunu emperyalleştirme girişiminin kısa vadeli değil uzun vadeli bir süreci kapsayacağını söylemek mümkündür. Haçlı seferleri, Fatih’in İstanbul’u fethiyle sona erdirdiği İkinci Roma ve Şark Meselesinin etkileri tarihin sayfalarındadır.
Fatih, İstanbul’u fethederek İkinci Roma’yı yıkmış ve Rum Kayzeri unvanını kullanarak Avrupa’nın hâkimiyetine oynamaya çalışmıştır.
Rus İmparatorluğunun Üçüncü Roma olarak reenkarnasyon mücadele ve rekabetinin küresel hedef ve etki alanı ve sonuçları üzerinde düşünmek gerekir.Türkiye’yi ve
Türk milletini ilgilendiren husus bu süreçlerin kendisini ve Türk-İslam medeniyet havzasını nasıl etkileyebileceğidir.