Recep Tayyip Erdoğan Gazetecilere “Darbe girişimlerine hükümete yönelik yasalara ve demokrasiye aykırı hareketlere dair kamuoyuna yansıyan onca ses kaydını ve delili nasıl görmezden geliriz?” demiştir.
‘Kamuoyuna yansıyan onca ses kaydını ve delili nasıl görmezden geliriz?” diyen Sayın Başbakan’a sormazlar mı ‘O davalarla ilgili ses kayıtları montaj değil de senin Bilal oğlanla yaptığın görüşmelerin ses kayıtları mı montaj?’ O dönemin ses kayıtları yargılamaların delilini oluştururken, senin bakanlarının yolsuzluk ve rüşveti ayan beyan ortaya koyan ses kayıtları niye delil değil?
Başbakan’ın sözleri aslında tam bir itiraftır. Evet, kamuoyuna yansıyan onca ses kaydı, medya havuzlarının oluşturulması, haraçlar alınması, villa pazarlıkları, paraların sıfırlanması… Bütün bunlar ses kayıtlarında söz konsu değil mi?
Yasal yollardan elde edilen o ses kayıtları, Erdoğan’ın yolsuzluk ve rüşvet çetesini nasıl yönettiğinin apaçık delilleridir. Bu, Başbakan’ın kendisi söylüyor. Darbe girişimleri ile ilgili ses kayıtlarını görmezden gelemeyeceğini söyleyen Recep Tayyip Erdoğan, bugün miting meydanlarında, ‘ses kayıtlarını, delilleri görmeyin’ diyor.
Başbakan Erdoğan daha önce “Silivri’de tiyatro yok, milletin hakimleri ve savcıları, millet adına sanıkları yargılıyor” demişti. “(Milletin adına sanıkları yargılıyor) dediği savcılar, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürütmeye başlayınca, Başbakan Erdoğan tarafından, ‘ajan, maşa, paralel’ diye ilan edildi. Erdoğan için iki yargı vardır. Erdoğan’ın siyasi amaçlarına hizmet eden iyi yargı, Erdoğan’ın iktidarını, servetini, malını, mülkünü sorgulayan kötü yargı.
AKP iktidarının bir genel af taktiği uyguladığı da müşahede edilmektedir. Adalet terazisinin bir tarafından Başbakan’ın ‘hayırsever Rıza’sı’ ve yol arkadaşı Öcalan, öbür tarafından PKK terör örgütü ile yıllarca savaşan Genelkurmay Başkanı, komutanlar ve askerler vardır. Bu görüntü milletin vicdanını kanatmaya yetmektedir. Bu görüntü ile Öcalan’a verdiği sözü yerine getirmek için Türk ordusunun komutanlarını böyle bir kirli pazarlığın aracı olarak kullandığı gayet açık ve nettir.
Başbakan Erdoğan 1 4 Nisan 2011 tarihinde, “MHP’nin Hocaefendi’ye saldırısı bana göre ihanet derecesindedir” derken o gün bunları söyleyen zat, bugün ‘Pensilvanya’daki örgüt lideri, Haşhaşilerin başı oldu, Ey hoca bu ülkeyi oralardan karıştırma’ diyebilmektedir. Erdoğan dün böyle bugün böyle konuşan bir siyasetçi. İşine ne geliyorsa onu konuşuyor. Kendini kurtarmak adına her türlü çelişkinin altına imza atabilir. Böyle ucuz siyaset argümanlarını kullanmaktan çekinmeyen şaşırmış biriyle karşı karşıyayız.
TRT bugün Adalet ve Kalkınma Partisi’nin parti televizyonu haline gelmiştir. Siz bu milletin vergileriyle maaş alıyorsunuz. Adam gibi, kanuna uygun yayın yapın. Babanızın çiftliği değil. Recep Tayyip Erdoğan’ın da dükkanı değildir TRT. Artık isminizi değiştirin. ‘AKP resmi miting yayınlama televizyonu’ deyin. Yayınların, yüzde 89,52’sinin, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin mitinglerinin yayın süresi olarak gösteriliyor. Böyle bir rezalet olmaz. Devran dönecek hesap sorulacak.
Mevcut İçişleri Bakanı Efgan Ala’nın medyada yer alan ses kayıtlarına bakar mısınız: “Savcıdan, hukuktan korkmayın bizden korkun” diyor, “mahkeme kararını tanımayın” diyor. Asrın yolsuzluk ve rüşvetini soruşturan polislerin “hizana ve fizana sürdük” diyen vali’ye “korkmayın arkanızda hükümet var” diyor. Ben de soruyorum, bu nasıl bir yönetimdir? Burası Hukuk devleti mi parti devleti mi?