COVID-19 salgınına karşı “sosyal mesafe” politikalarının uygulanması evde kaç iş yapılabileceği veya kimlerin çalışabileceği sorusunu gündeme getirmiştir. Dünya Bankası bu soruya cevap vermek amacıyla 53 farklı ekonomik kalkınma düzeyindeki beceri anketlerini kullanarak Mayıs 2020’de bir çalışma yayınladı.
Buna göre işlerin evden çalışmaya uygunluğu ülkenin ekonomik kalkınma düzeyiyle artıyor. Bunu, işlerin fiziksel/manuel görevlerde daha yoğun olma, daha az bilgi ve iletişim teknolojisi kullanma ve evde daha zayıf internet bağlantısına sahip olma faktörleri yönlendiriyor.
Türkiye hem kırsal hem de kentsel alanları kapsayan çalışma çağındaki bireyler hakkında bilgi toplayan PIAAC(Yetişkin Yetkinliklerinin Uluslararası Değerlendirilmesi Programı) anketinde yer alan 35 ülke arasında 0,45’e eşit bir fiziksel/manuel endeksine sahip.
Bu Türkiye’deki işlerin bu ülkeler arasındaki fiziksel/manuel yoğunluk olarak ortalama işçinin ortalama 0,45 standart sapmasının üzerinde olduğu anlamına gelir. 35 ülke için Türkiye’nin sahip olduğu bu oran evde yapılacak işlerin uygunluğunun düşük olduğunu ortaya koyuyor.
Çalışmaya göre PIAAC örneğindeki en savunmasız ülkeler Türkiye ve LAC(Latin Amerika ve Karayip) bölgesi. Üretim organizasyonu veya teknolojinin benimsenme düzeyindeki farklılıklar, aynı mesleğin yüz yüze etkileşim veya fakir ekonomilerde fiziksel görevlerde daha yoğun olabilir.
Çalışmaya göre COVID-19 sosyal mesafe tedbirleri, krizden önceki iş ayrımını daha da kötüleştirebilir.Evden çalışmaya uygun görevlerde yoğun olan işler,daha zengin ülkelerde ve yüksek eğitimli çalışanlar,maaşlı istihdam ve sosyal sigortalı işçiler arasında daha yaygın.
Çalışmaya göre “Daha düşük eğitim seviyesine sahip serbest çalışan, serbest çalışan, ve gayri resmi işlerde sosyal mesafeli politikalara karşı daha savunmasızdır, çünkü işlerinin niteliği onları evden çalışmaya daha az uygun hale getirir.”
“Bu bakımdan kayıt dışı çalışanlara ulaşma çabaları, mevcut sosyal sigorta yardımlarına ve ayrıca sosyal güvenlik veya vergi idaresi altyapıları yoluyla krize yanıt olarak başlatılan ek programlara erişme ihtimalinin daha düşük olması nedeniyle çok önemlidir.”
“Kriz sırasında en savunmasız kişileri korumak için sosyal koruma programları önemli. Kayıtlı sektörde olmayan ve dolayısıyla resmi mekanizmalar yoluyla kanalize edilen sosyal koruma programlarına ulaşma olasılığı düşük olan işçiler için gelir koruma politikaları gerekli.”
SGK verilerine göre 2019’da kayıtdışı istihdam %32,3. Öte yandan kayıtdışı istihdamın bölgeler arasında da farklılıklar var. Resmi sosyal destek programlarına kanalize olma ihtimali düşük kayıt dışı çalışanlara ulaşma aynı zamanda bölgesel denge bakımından da önemli.
Yine Dünya Bankasının COVİD19 karşı her hafta yayınladığı Sosyal Koruma ve İş Tedbirlerine ilişkin ülkeler değerlerdirmesinin en son 8 Mayıs 2020’deki çalışmaya göre 171 ülkede uygulanan 801 adet sosyal koruma programının %61’i sosyal destek ve bunun %49’u da nakit transferi.
Bu çalışmaya göre COVİD19 için nakit desteğinin COVİD19 öncesine göre mukayesesinde Dünya ortalaması %91 iken Türkiye bu nakit desteği seviyesi %68.
Türkiye’de fiziksel/manuel işlerin yoğunluğu, kayıtdışı istihdamın yüksekliği COVID-19’a karşı sosyal mesafe tedbirlerinin özellikle düşük gelirli kesimleri daha fazla etkileyecektir.Salgın krizinin en fazla etkileyecek bu kesimler destekleme hem sosyal açıdan hem de gelir dağılımı açısından kritik öneme sahip.
Ancak Türkiye’de bu kesimleri destekleyen nakit destek yeterli değil. Bu bakımdan bu kesimlere odaklı, hanehalkını hedefleyen gelir koruma programı gerekir.