“PKK’nın kurucu önderi” “Kabul edelim ya da etmeyelim, bu teknik bir gerçeklik. Bazı şeyleri Türkiye’nin aşması lazım.” demek onun hakkındaki toplumun ahlaki, siyasal ve yargısal olgusal doğruların görmezden gelinmesini sağlar.
Bu teknik yaklaşım;
-Eylemlerinin ahlaki sonuçlarını görünmez kılarak toplumsal tepkilerin etkisini azaltır.
-Cumhuriyet, milli devlet ve milli kimlik karşıtı eylemlerinin siyasal ve ideolojik bağlamını öne çıkarır.
-Türk Milleti adına yargının verdiği kararın gerekçesini ortadan kaldırır.
Hele hele bu tabirin kullanılmasına “Türkiye bunu aşmalı” demek kolektif bilgiyi ve vicdanı kirletmemek sorumluluğuyla bağdaşmaz.
Bunu aşmak Türkiye Cumhuriyetini, milli devleti, milli kimliği, hukuki meşruiyeti aşındırmaktır. Aklımız, fikrimiz, idrakimiz Türkiye olmalıdır.
Teröristbaşına atfedilen “kurucu önder” tabirini Atatürk’ün Milli Mücadele ve Cumhuriyetin olgusal bir hakikat olan “Kurucu Önder” olmasıyla mukayese etmek hem olgusal hem de ahlaki temel farklılıkları bilinçli olarak görmezden gelmektir. Türk Milletini, milli mücadeleyi, Türkiye Cumhuriyetini kasten aşağılamaktır.
PKK devlet ve millet yapımızın bekasına karşı teröristbaşı tarafından kurulmuş silahlı bir terör örgütüdür. Silahlı ve siyasi varlığının meşruiyeti yoktur. Yargısal anlamda Öcalan PKK kurucusu olarak müebbede mahkum edilmiş teröristbaşıdır.
“Teknik gerçeklik”
Fikir, düşünce ve inançları ifade ederken kullandığımız kavramlar vardır. Teröristbaşına “kurucu önder” sıfatını “teknik gerçeklik” olarak sunmak bir yöntemdir. “Teknik gerçeklik”, Fransız filozof, sosyolog Jacques Ellul’un, 1954 yılında yayımladığı “Teknik ya da Çağın Meydan Okuması” (La Technique ou l’enjeu de siècle’) kitabında yer verdiği bir kavramdır.
Bu kavram, teknolojinin yalnızca araçsal bir boyutta değil, aynı zamanda insanın düşüncesini, değerlerini, toplumsal ilişkilerini ve siyasal sistemlerini dönüştüren bir gerçeklik olarak ele alır. Teknik mutlak bir biçimde ahlaki yargılardan bağımsızdır, onları kendi alanından temizler. Ahlaki olan ile ahlaki olmayan kullanım arasındaki ayırıma asla uymaz teknik.
Jacques Ellul, teknik mantığın yalnızca teknolojik araçlarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda dilin ve iletişimin de bu mantıkla işlediğini savunur. Dilin teknik mantıkla kullanımı, toplumsal tepkileri nasıl zayıflatır?
Duygusal ve Ahlaki Tepkilerin Bastırılması: Teknik mantık, duygusal ve ahlaki tepkileri bastırır. Örneğin, bir olay veya kişi tanımlanırken, duygusal veya ahlaki yüklü ifadeler yerine, yalnızca olgusal ifadeler kullanılır. Bu, toplumun olaylara karşı duygusal ve ahlaki tepkilerini zayıflatır.
Toplumsal Farkındalığın Azalması: Dilin teknik mantıkla kullanımı, toplumsal farkındalığı azaltır. Örneğin, bir sorun veya çatışma tanımlanırken, bu sorunun toplumsal ve ahlaki boyutları yerine, yalnızca teknik boyutları ön plana çıkarılır. Bu, toplumun sorunlara karşı farkındalığını ve tepkisini zayıflatır.
Manipülasyon ve İdeolojik Çerçeveleme: Dilin teknik mantıkla kullanımı, manipülasyon ve ideolojik çerçeveleme için kullanılabilir. Örneğin, bir olay veya kişi tanımlanırken, belirli bir ideolojik çerçeve içinde sunulur ve bu, toplumun olaylara karşı tepkisini yönlendirir.
Jacques Ellul’un “teknik gerçeklik” kavramı ışığında, “PKK’nın kurucu önderi” tabirinin “teknik bir gerçeklik” olarak nitelendirilmesi ve Türkiye’nin bunu aşması gerektiğinin ifadesi, bunu ahlaki yargılardan bağımsız ve olgusal bir gerçeklik olarak sunulduğunu gösterir.
Bu ifade, Öcalan’ın rolünü tanımlarken, onun eylemlerinin ahlaki sonuçlarını görmezden gelir ve teknik bir mantıkla işler. Ahlaki veya siyasi yargıları dışlar. Teknik, ahlaki olan ile ahlaki olmayan arasındaki ayrımı ortadan kaldırır.
Bu bağlamda, “PKK’nın kurucu önderi” tabirinin kullanımı, teknik ahlakın toplumsal tepkiler üzerindeki etkisini gösterir.
“PKK’nın kurucu önderi” tabirini “teknik gerçeklik” olarak sunmak, bu teknik ahlakın bir yansımasıdır. Bu ifade, onun rolünü tanımlarken, onun eylemlerinin ahlaki sonuçlarını görmezden gelir. Ellul, teknik ahlakın yükselişiyle birlikte toplumsal tepkilerin zayıfladığını savunur. Bu ifade, Öcalan’ın eylemlerinin ahlaki sonuçlarını görünmez kılarak, toplumsal tepkilerin etkisini azaltır.
Ellul, tekniğin ideolojik çerçeveleme için kullanılabileceğini belirtir. “Teknik gerçeklik” olarak “PKK’nın kurucu önderi” tabiri, Öcalan’ın rolünü belirli bir ideolojik çerçevede tanımlayarak, onun eylemlerinin siyasal ve ideolojik bağlamını öne çıkarır.
Üstelik bu ifade için “Bazı şeyleri Türkiye’nin aşması lazım.” denilmesi teknik gerçekliğin dışında kavrama yüklenen anlamının da kabulü demek olur.
Ahlaki ve siyasal değerler bakımından PKK devlet ve millet yapımıza karşı silahlı bir terör örgütüdür. Silahlı ve siyasi varlığının meşruiyeti yoktur. Yargısal anlamda Öcalan PKK’nın kurucusu olarak müebbede mahkum edilmiştir.
“Teknik gerçeklik” olarak sunulan “Kurucu önder” tabiri bu ahlaki, siyasal ve yargısal gerçeği kabul etmeyenlerin siyasal ve ideolojik bağlamını vurgular. Bu ifade, teknik bir mantıkla sunulduğunda, ahlaki yargıları dışlar ve siyasal bir mesaj taşır.
Bu kavramın kurucu unsurları vardır. Binaenaleyh kullananların atfettikleri değerlerle bağdaşan bir tabiri rasyonel bir “teknik gerçeklik” olarak ifade etmek buna karşı ahlaki, siyasal ve yargısal değerler, gerçekler ve bağlamların oluşturduğu olgusal hakikati dışlar. Siyasetin nesnesi olan doğrular, rasyonel doğrular değil, olgusal doğrulardır.
Bu bakımdan kendi bağlamında oluşmuş bir kavramı rasyonel teknik gerçeklik olarak ifade etmek bu kavramın karşısında olan olgusal hakikati zedeler.
Değer çatışmalarının olduğu günümüzde bir teknik olarak muvazaalar daima tehlikelidir. Bugüne getirdikleri kolaylığı yarın çıkaracakları imkansızlıklarla bize ödetebilirler.
Kolektif bilgiyi kirletmemek ahlaki bir sorumluluğumuzdur. İnançlarımızın ortak bilginin “değerli barınak”larına dokunma şekli esas olarak konuşma ve yazmadır. Bu iletişim kurma kapasitesi nedeniyle, ‘sözlerimiz, deyimlerimiz, biçimlerimiz ve süreçlerimiz ve düşünce biçimlerimiz’ “ortak mülkiyet” haline gelir. Bu “yadigar”a yanlış inançlar ekleyerek çökertmek ahlaki sorumluluğumuzla bağdaşmaz.
Geçmişte yapılanların veya savunulan düşüncelerin aksini bugün yapmak, bunu da teknik olarak kabul etmek, geçmişi değiştirmek olmasa da algıyı değiştirmek olarak kabul edilebilir.
Geçmiş fiziksel olarak değiştirilemez; ancak, o geçmişin nasıl hatırlandığı, yorumlandığı ve aktarıldığı değiştirilebilir. Bu süreç, tutarsızlık ve revizyon, itibar yönetimi, unutturma ve gölgeleme, yeniden çerçeveleme ve yeni kuşaklar üzerindeki etki gibi yollarla işler.
Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder…