Anayasa’nın 66’ıncı maddesinde “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” hükmünün değiştirilmesi isteniyor. Sözde gerekçeleri de daha kapsayıcı bir anlayışla yeniden ele alınması, herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür bir vatandaşı hissetmesi imiş.
Anayasa’da yer alan bu hüküm Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu 1924 Anayasa’sının 88. maddesidir: “Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir.”
Esasen bu madde de ilk Anayasa olan 1876 Kanuni Esasi’nin 8. maddesindeki “Devleti Osmaniye tabîyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve mezhepten olur ise bilâ istisna Osmanlı tabir olunur.” tanımla aynıdır.
1924 Anayasası’nın 88. md. “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir.” ifadesi ile ırk,dil,din ya da kültürel farklılıkları bertaraf eden bir “Türk” tanımı yapılmış ve Cumhuriyeti’n millî devlet şeklinde örgütlenmesini sağlamıştır.
Anayasa 10’uncu maddenin asla göz ardı edilmemesi gereklidir. Zira bu maddede, vatandaşların eşitliği esası kabul edilmiştir. Bu maddeye göre, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanların, farklılıklarını bertaraf ederek Türk milletini oluşturduğu kabul edilmiş, ancak imparatorluktan millî devlete geçiş süreci de nazara alınmıştır.
Bu vatanı,devleti kuranların,kendi şahsiyetini vermesi tartışılabilir mi?
Anayasanın 66’ıncı maddesinin kapsayıcı olmadığını ifade edenler millet, milli kimlik kavramına etnik kimlik ekseninden bakan bir zihniyete sahiptir. Aslında bu maddede yazılanın vatandaşlık itibariyle olduğunu da dikkate almamaktadır.
Maalesef bu tartışmalar milli kimliğin, millet ve devlet hayatındaki rolünü, milletlerin yükseliş ve düşüşünde rol oynayan karakterini örseleyen bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu zihniyet milli kimliğin toplumsal başarı ve kalkınmadaki rolünü gözardı eder.
Milli kimlik, en genel tanımıyla bir millete kuvvetli aidiyet hissi ile oluşan, birlikte yaşıyor olmanın şuuru ve hazzı demektir. Bir milli kimliğe ait olmanın kolektif ruhu, milli dinamizmi nasıl harekete geçireceğine dair görüşler teorik değildir.
Milli kimliğin rolü, toplumsal başarı ve kalkınmadaki rolüdür. Bunu “asabiyet” kavramıyla 14. yüzyılda ilk tanımlayan İbn Haldun bugün milli kimlik olarak tanımlayabileceğimiz sosyal bağların kuvvetini formülleştirmiş ve tarihin itici gücü olarak yorumlamıştır.
Milletlerin kolektif kimliğini oluşturan ve taşıyan şartlar;
•Bir arada yaşıyor olmanın doğurduğu ortaklık hazzı,
•Toplumsal işbölümü ve rızaya dayalı hakkaniyetli paylaşım,
•Tarihe mal olmuş ve etrafında değer alanı yaratılmış derin kültürel bağlar;
•İnsan, millet ve devlet ve coğrafyayı kapsayan ve kutsayan vatan duygusu,
•Tarihin acı tatlı anılarıyla milli vicdana yerleşmiş olan milli değerlerin kuvveti.
Milli kimliği oluşturan bu değerlerin canlılığı ve yoğunluğuna bağlı olarak bir toplum rekabet avantajı kazanabilecek ve yarışı sürdürebilecektir.
Milli kimlik, zayıf veya parçalanmış olduğunda milli güç de zayıflamış veya sabote edilmiş olacaktır.
Millî kimlik, politik bir sistem çerçevesinde vatandaşlarla tanış olmamıza, iletişim kurmamıza ve işbirliği yapmamıza fırsat tanıyarak herkese eşit kurallarla izin veren kurumların meşruluğuna imkân vermektedir.
Böylece demokrasiyi işler hale getirmektedir.
Rekabetçi bir devletin temel bileşenlerinden milli kimlik özünde taşıdığı çok sıkı sosyo-kültürel bağlar nedeniyle kolektif bir başarı, çalışma ve emeğin dinamosu durumundadır.
Milli kimlik,
•Milleti ve ülkesi adına çalışmaları ve fedakârlıkları için mensuplarına ilham verebilir.
•Millet içinde yaşanması muhtemel istikrarsızlıkları kimliğin bağlayıcı gücüyle azaltabilir.
•Milli kimliğin tahammülü artıran manevi gücü üzerinden iç istikrarsızlık potansiyelini azaltabilir.
•Milletine, saygı duyulacak ve örnek alınacak çok güçlü kültürel ve toplumsal model sağlayabilir.
Güçlü olduğu takdirde milli rekabeti artıracak milli kimlik unsuru, zayıflaması halinde milli rekabeti ortadan kaldıracak, toplumu atalete sürükleyecek derecede yıkıcı ve tedrici yavaşlatıcı rol oynayacaktır.
Milli kimlik, işlevsiz çarkların, zembereklerin, vidaların ve dişlilerin bir saat içinde işleyerek dinamik anlam kazanmalarını sağlar.