Terörle mücadelemizin temeli “kan ve kin” davası değildir. Davamız Türk milleti ve devletinin bekası ile birlik ve bütünlüğünün siyasi ve hukuki meşruiyetidir.
Teröristlere diz çöktüren de şehit ve gazilerimiz, onların aileleri ve güvenlik güçlerimizdir. Terörle mücadelede başarının kahramanı da, anası da babası da onlardır.
Terörle mücadele Türk milletinin egemenliği, milli devleti, milli kimliği, dili, üniter yapısı, bayrağı ve cumhuriyeti kuran fikri değerlerini canla kanla korumuştur.
Teröristler Türk milleti adına karar veren yargı kararıyla hesabını vermeden bu hesap kapanmaz.
Şüphesiz Türk milletine ve devletine karşı silah kullanan her örgüte ve emperyaliste karşı mücadele iradesi daimidir. Bu iradeyi kimse kapatamaz.
Türk milleti içinde Kürtlerle “kan ve kin” fitnesi çıkarmak isteyen PKK ve emperyalizmin hedefi akamete uğratılmıştır.
Türk milletinin siyasi ve hukuki iradesi de değerlerimizi hedef alan silah bırakma süreçleri, nifakları ve emperyalist projeleri asla kabul etmeyecektir.
Sahada kanla canla koruduğumuz değerler silah bırakma karşılığında masada, komisyonda meze olmayacaktır.
Silahı bırakmaktan başka bir yolları da olamayacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Türkiye’nin Gelecegi Üzerine” 2 Subat 1923’te Izmir’de halkla 6 saat süren bir sohbet yapar. Burada yaptıgı konusmada “Sark meselesi” hakkında şunları ifade etmistir:
“Babalarımızdan, dedelerimizden, her tanıdıgımızdan isittigimiz, kitaplarda okudugumuz ve adına da Sark meselesi denilen bir sey vardır. Dogrudan dogruya anlasılması lazım gelen sey, Osmanlı Devleti’nin yıkılması, tarihten, cografyadan, haritadan çıkarılması, silinmesi için Garbın duydugu siddetli arzu idi.
Çünkü Garp öyle bir zihniyet hâsıl etmisti ki Osmanlı Devleti’ni yıkmakla, Osmanlı Devleti’ni vücuda getiren asıl unsur da kendiliğinden yıkılmıs olacaktır. Tabii çok esaslı olarak aldandıkları bir seydi. Ancak, birincisinde muvaffak oldu. Osmanlı Devleti’ni yıktı ve tarihe geçirdi.
Fakat ikincisinde muvaffak olamadı, olamaz ve olamayacaktır. Bunda da gafildirler. Zira Sark meselesi adı altında Osmanlı Devleti’ni ve Türk unsurunu, devletler kuran, büyük imparatorluklar yaratan kuvvetli ve kudretli Türk milletini behemehal yok etmek hususunda mevcut kanaat pek derindir.
Garp hâlâ bir hakikati görmek ve itiraf etmek istemiyor, o da eski Osmanlı Imparatorlugunun yok oldugunu ve yeni Türkiye devletinin gözler önüne çıktıgını ve öyle bir Türkiye ki, aslına mahsus olan yeniliği ile imanı ile azmi ve kudreti ile meydana çıkmıstır ve bütün bu vasıflarını simdiye kadar kendine zulüm eden, gadreden ve susanlara karsı intikamımı alabilmek için kullanacaktır.
Yalnız, intikamını zalimlerin zulmünü yıkıncaya kadar vicdanından çıkarmayacaktır. Bu dünya bizim kalbimizde ve vicdanımızda düsmanlık hissi bırakmak istemiyorsa, bizim hakkımızdaki kalp ve vicdanındaki zulmü çıkarsın. Zulüm hissi baki kaldıkça, intikam hissi devam edecektir.
Bir sairimizin söyledigi güzel bir sey vardır ki, içimizde bilenler vardır.
Garbın cebin-i zalimi affetmedim seni,
Türküm ve Müslümanım kalsam da bir kisi.
Iste efendiler, bir kisi kalsak bile düsmanlarımızın kalbinden zulmü çıkaracagız ve o zaman diyecegiz ki, kalbimizde intikam kalmamıstır.
Düsturumuz bu olacaktır.
Milliyetçiler, vatanseverler, Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler, demokratlar, Kürdistan sorunu yoktur, Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak TBMM’de temsilini uygun görmeyen ve Türk birliğinden ayrılmak isteyenleri kendilerinden kabul etmeyen Kürtler de diyor ki nifaklara, emperyalist projelere karşı düsturumuz budur.
Tavşan tuzağıyla Bozkurt avlanmaz.
Derinlerde hazırlanmış karanlık proje ve süreçlerin kullanışlı aptalı olunmaz.
Dün olduğu gibi…